Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gökçe yankaya

Gökçe yankaya
@Ynkygkc
Cezayir
"Batı sadece hatırlamak istediği tarihi hatırlar! Cezayir soykırımı, hatırlamak istemedikleri arasındadır! Bazen soykırıma karışan birileri gururla, medeniyet gördükleri Mağrib'i anlatırlar. İstemeden bir soykırımı hatırlarlar.. Fransız general Paul Aussaresses, onlardan biri. Aussaresses, 1955 yılında Cezayir'de görevliydi.. 50 yıl sonra yayımladığı 'Gizli Servisler' adlı anı kitabıyla ortalık birbirine girdi. General, yedi buçuk yıl süren kurtuluş savaşı süresince Cezayir'de yüz binlerce kişinin işkenceyle öldürüldüğünü itiraf ediyor, pişman olmadığını da ekliyordu! O yıllarda Cezayir'de özel temin başındaydı Aussaresses. Bugün, şeref madalyası sahibi saygın bir adam! İçinde bulunduğumuz günler de Türk tarihiyle ilgili mesnetsiz önyargılarda bulunan Fransız yönetimi, 50 yıl önce Cezayir halkının yüzde 15'ini yok etmişti. Kendi generalleri ve polis şefleri itiraf ediyordu. Sadece 50 yıl önceydi. Bir buçuk milyon Cezayirli öldürülmüştü. O zaman Cezayir nüfusu 10 milyondu. Her Cezayir ailesi en az bir ferdini kaybetmişti. Özür filan dilenmedi!"
undefinedKitabı okudu
Reklam
"Azerbaycan 'la komşuluğumuzu Nahcivan muhtar vilayetiyle olan 11 kilometrelik sınırlarımıza borçluyuz. Atatürk’ün İran'dan satın aldığı 11 kilometrelik bir toprak parçası bizi birleştiren... 100 yıldır bu komşuluk bitsin diye uğraşanlar emellerine ulaşamadılar. Biz hala Azerbaycan 'la komşuyuz. Gerçi Ermenistan, Azerbaycan ile muhtar vilayeti Nahcivan arasına bir bıçak gibi saplanmış ve Nahcivan bir başına yapayalnız bırakılmış. Ama işte o 11 kilometre, yalnızlığını unutturan o 11 kilometre var ya, Nahcivan orada Türkiye 'ye sırtını yaslıyor, sadece Ümit Köprüsü'yle dünyaya bağlanıyor.."
Trakya Cumhuriyeti
" Yüzyılın başında emperyalist güçler Batı Trakya'dan sonra gözlerini Doğu Trakya'dan dikmişlerdi. İstanbul, Marmara denizi, Boğazlar'ı içine alan bir bölge Trakya Cumhuriyeti adı altında özerkleşecekti. Mustafa Kemal Atatürk, o günlerde bu tuzağa düşülürse Sevr haritasının kesinleşeceğine dikkati çekiyordu: ' Doğu ve Batı Trakya'nın
Sayfa 169Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Yunan eğitimin de din ve milliyetçilik çok ağır basar. Benim üç çocuğum var. Burada okula gidiyorlar. Kızım daha ilkokul ikideydi, problem başladı. Eve gelir, ' Baba, Türkler cani diye masallar okutuyorlar!' derdi. Okuldan aldım, başka yere verdim!" Yunanistan bir din devleti. İlkokulun ilk sınıfından başlıyor din eğitimi.. Kilise bilgileri tarihi şekillendiriyor. Daha çok küçük yaştan itibaren Yunan çocukları, eski Bizans'ı, Konstantinopol dedikleri İstanbul'u, Bizans'ın başkenti olarak öğreniyorlar.
Sayfa 159Kitabı okudu
Ekonomik çıkmaz
" 50'lerden sonra emperyalizm; çokuluslu şirketlerle yerli burjuvazi(!) arasında ki bağlamanın sonucu kurulan " karma şirketler" yoluyla ekonomiyi denetim altına almış, ülke, içine itildiği israf ve tüketim ekonomisiyle sömürülmektedir. " Üretmeden tüketmek olur mu? Terimlerin anlamını bilmeden ülkemize sahip çıkabilir miyiz? Okumadan, dinlemeden, anlamadan sadece dışlayarak, ötekileştirerek ve sistemin bizi soktuğu psikolojik bunalıma göğüs germeden özgürlüğümüzü kazanabilir miyiz? Ailemize, sevdiklerimize birşey olmadığı müddetçe; zülme, sömürüye, yanlışa, cahilliğe eyvallah diyen bir nesil mi olacağız? Ya da korkak, rahata alışmış, Starbucks'larda kahvesini içip iphone' nuyle check-in yapan bir nesil mi !? Şukadarını söyleyeceğim; Türküm, doğruyum, çalışkanım İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır. Yurdumu, milletimi ÖZÜMDEN çok sevmektir. Ey büyük ATATÜRK! Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim! Varlığım Türk varlığına armağan olsun Ne mutlu Türk'üm diyene!
Reklam
80'li ve 90'lı yılların Türkiye'si
Çağdaş bir demokrasinin olmazsa olmazı olan hak ve özgürlüklerin, devletin denetimine verildiği, suskun insanların toplumu; yıllarca devlet terörünün gözdağı altında, dış ve iç borç batağında sıkışmış, eski ve yeni yöneticilere ilişkin yolsuzluklara hergün yenilerinin eklendiği, toplumsal çürümüşlüğün ve kokuşmuşluğun içine itilen bir Türkiye. Bu çelişkilerin ortasında, umarsız, sürekli tüketime özendirilen, daha çok borçlanan, hak ve özgürlüklerinin verilmesini bekleyen insanlar ; bizim insanlarımız. Oysa, 12 Eylül öncesi olaylarının TEMELİNDE, toplumun eşitlik, özgürlük, temel haklarının güvence altına alınması, hakça paylaşım gibi çağdaş toplumların ortak istemleri vardı. Toplum, o amaca giden yolda tuzaklara takıldı. Özetle halkımızın istediği, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasi içinde gelişmeydi. Böyle bir sistem, ancak halkla birlikte ve halkın elele vererek kuracağı, hertürlü tehlikeye karşı koruyacağı bir sistem olabilirdi.
Sayfa 425Kitabı okudu