“Hepimiz bunu istemiyor muyuz aslında, şu memleket dediğimiz viraneliğin Avrupa’da gördüğümüz şehirler gibi olmasını istemiyor muyuz? Ama bunun için istibdadın her çeşidinden kurtulmak lazım geliyor. Geçenlerde bir ahbabımla bu mevzuları konuşuyorduk, o da ne garip, senin gibi Fransa emsalini verdi, onlar, dedi krallarının istibdadından bizzat ayaklanıp kan dökerek kurtuldular, hakiki kurtuluş budur, bizimki gibi asker eliyle kurtuluş olmuyor. Kısacası halksız olmuyor.”
“Gazetede yazdıklarımız gerçeklerle tümüyle çelişiyor. Her gün yüzlerce kez ‘Biz özgürüz’ cümlesini basıyoruz, ama sokaklarda yabancı bir ordunun askerleri dolaşıyor.”
“Kocası savaşta kaybolmuş, kendisi de tutuklanıp cehennemin kapılarına kadar gitmiş. Bu öylesine söylenmiş bir söz değil. O kapıların ardında gerçek bir ateş yanıyormuş, insan bedenlerini yakmak için gene insanlar tarafından yakılmış bir ateş.”
“Atatürk milliyetçi, gelenekçi ve görenekçiydi. Akıl hürriyeti içinde her türlü baskıları silerek Türklüğe yeniçağ insanlığı karakteri vermek isteyen bir uygar milliyetçiydi.”
“Ona hiçbirimiz Frenk övgüsü yapamazdık, o kadar Türk gururlusu idi, şöyle diyordu: Bir an önce Türkiye, Türklüğünü Batı toplumu arasına katmalıdır. Batı uygarlığı içinde bir Fransız varsa bir Türk de olmalı.”
“Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak daha başka bir gayeye varmak için bir araçtır. Bir düşünceye dayanmayan zafer uzun ömürlü olmaz. O zafer boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinin kazanılmasından sonra yeni bir âlem doğar.”