Bilinmelidir ki ilim, çok rivayetle elde edilmez. O, Allah'ın kalplere attığı bir nurdur. Onun şartı, ittiba, hevadan uzak durma ve bid'atlerden sakınmaktır.
Ağlayacak olan, hadise ve âlimlerine ağlasın! Öz İslâm, başlangıcındaki gibi bugün de garipleşti. Kişi, kendisini cehennemden nasıl kurtaracağına baksın. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah!
İbn Vehb "Malik'in şöyle dediğini işittim" demiştir:
"İlim talep edenin en temel görevi, vakur, dingin ve huşu sahibi olmasıdır. İlim, kendisinin güzelliğinden nasiplenmiş in- sana bir ihsandır; Allah'ın verdiği paydır. Kişinin hayra muvaf- fak kılınması onun bahtiyarlığındandır."
Velid, Evzáï'nin şöyle dediğini nakletmiştir:
"Bu ilim, insanların birbirlerinden şifahen öğrendiği değerli bir ilim idi. Fakat ne zaman ki ilim kitaplara konuldu, liyakati olsun olmasın herkes onu öğrendi."
Süfyân, Ebû İshak'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Onlar (selef-i salihin), zengin olmayı dini yaşamaya yardımcı olan bir husus olarak görürlerdi. "
Evzáî, Zühri'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"İlmi, sadece nisyan (unutmak) ve müzakereyi terk etmek yok eder. "
Zehebi, Siyeru A'lami'n-Nübelä, V, 337.
İbn Mes'ûd radıyallahu anh şöyle demiştir:
"İlmi şu üç şey için öğrenmeyin: cahillere üstünlük taslamak, âlimlerle münakaşaya girmek ve insanları kendinize yönlendirmek. Sözünüz ve amellerinizle Allah katındakini talep edin. Çünkü O'nun katında olan ebedî, O'nun dışındaki her şey ise fanidir."
"Allah rızası için öğrenilmesi gereken bir ilmi, dünya malı elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet gününde cennetin kokusunu dahi alamayacaktır."
Ebû Davud, İlim 12; İbn Mace, Mukaddime 23; Ahmed b. Hanbel, 11, 338.
Ebu'd-Derda radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittiğini rivayet etmiştir:
"Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah da onu cennete götüren bir yola sokar. Kuşkusuz melekler, yaptıklarından duydukları hoşnutluktan dolayı ilim talabelerine kanatlarını serer; göklerdeki ve yerdekiler hatta sudaki balıklar âlim için af talep ederler. Alimin abide olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmış değillerdir. Onlar miras olarak yalnızca ilmi bırakmışlardır. Onu elde eden, muazzam bir pay elde etmiştir. "
Ebû Davud, Ilim 1: Tirmizi, İlim 19. Elbâni bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
إِذَا انْتَهَى أَحَدُكُمْ إِلَى الْمَجْلِسِ فَلْيُسَلِّمْ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَقُومَ فَلْيُسَلِّمْ، فَلَيْسَتِ الْأُولَى أَحَقُّ مِنَ الثَّانِيَةِ.
Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. O meclisten kalkmak istediğinde yine selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.
Günümüzde en çok ihmal edilen sünnetlerden biri, bir yerden ayrılırken orada kalanlara selâm vermektir.