Berâ bin Azib radıyallahu anh şöyle dedi:
"Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi yatsı namazında "ve't-tini ve'z-zeytuni" sûresini okurken dinledim. Ben ondan daha güzel sesli birini duymadım."
Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kapıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar.... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.
Duygularına ve inançlarına, fikir ve zihniyetlerine, diğer söz ve işlerine gelince onlar, derin bir denizdeki yoğun karanlıklara benzer ki onu dalga üstüne dalga daha üstünden de bir bulut kaplar. Nur üstüne nurun tam zıddına olarak birbiri üstüne karanlıklar. Öyle ki yeterli bir nur işareti görmek şöyle dursun elini çıkardığı zaman onu bile göremez. O karanlıkta çırpınır, şuraya buraya saldırır. Fakat uzattığı kendi elini bile görmesi ihtimali yoktur. Nerede kaldı ki, dışarıdan bir gerçeği görsün de neye elini uzattığını bilsin. Gerçekte kâfirler küfür taassubu içinde öyle boğulur, öyle bocalar. Hiçbir hakkı kabul etmemek için inadında öyle ısrar eder ki ne halt ettiğinin farkına varmaz.
Rasulullah (sav) buyurdu ki:
"- Gözlerin zinası bakmaktır,
- Dilin zinası konuşmaktır,
- Elin zinası dokunmaktır, her nefis arzu eder ve iştahlanır. Fert ise ya yalanlar ya da doğrular."
İmam Nevevi (rh) bu hadisin şerhinde şunları söylüyor:
"Burada mecazi bir zina vardır. Bu zina ya haram bakışla, yahut zi naya götürecek şeyleri dinlemekle, yahut yabancı birisine dokunmak yada öpmekle, yahut ayaklarla zina etmek için yürümekle, yahut yabancılarla haram olan konuşmalar yapmakla, yahut kalp ile düşünmekle işlenir. İşte bütün bunlar mecazi zinanın çeşitleridir."