Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

lia makhmar. h

lia makhmar. h
@_LIT_4
Neyləyim ki, sənə çata bilmirəm?!..
Librarian
GEA/LIT - Seneca Polytechnic
117 okur puanı
Mayıs 2018 tarihinde katıldı
Depression /Make down
Aslında çukur, çöküntü demektir. Latince, de "aşağı" ve "press" basmak kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Dilimize Fransızcadan girmiştir.
Sayfa 89 - PK
Reklam
Sahir
Gece uyanık duran, geceleri uyuyamayanlar için kullanılır. Sözcük, Arapça shr kökünden geliyor. Kitapla dost olanların iyi bildiği bir hâldir sâhir olmak.
Sayfa 88 - PK
Börü
Eski Türklerde börü, kutsal ve korkutucu olduğu için adı anılmazdı. Çünkü adını anmak belayı çağırmaktı. Bu yüzden börü yerine, zararsız olan kurt (meyve kurdu) kelimesi kullanılmıştır. Zamanla börü, kurtla tamamen eşleşmiştir. Tıpkı cinlere üç harfliler dememiz gibi. Canavar da aynı mantıkla anlam kazanmıştır. Eski Türklet börü yerine Farsça canlı, can taşıyan manasındaki canavarı kullanmıştır. Fakat zamanla canavar da kötü, korkunç manasına gelmiştir.
Sayfa 82 - PK

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayfa/ Hayf - Heyf
Yazık demektir. Genelde hayf veya hayfa ki şeklinde kullanılır. Dilimize Arapçadan girmiştir. Ömrüm geçti hayfa ki gec uyandım Bu dünya bana baki kala sandım." (Yunus Emre)
Sayfa 72 - PK
Anne /Ög/ Ögey-Üvey
Çocuk sahibi kadın, valide demektir. Doğuran, doyuran, büyüten varlıktır. Çocuk dilinden türeyen sözcük (ana) yerine, Eski Türkçede "ög" kelimesi kullanıır. Bu nedenle annesi ölmüş çocuğa "ög"süz (öksüz) denir. Eskiler serçe parmağa da öksüz parmak denemiş.
Sayfa 72 - PK
Reklam
Tarçın
Tarçın, Farsça dar "ağaç" ve Çin sözcüklerinden türemiştir. Çin'de yetiştiği için Farslar dâre Çin'i "Çin ağacı" olarak adlandırmış, dilimize de aynı isimle geçmiş ve zamanla söylenişi kolaylaşarak tarçın olmuştur.
Sayfa 58 - PK
Hüzün
Arzulanan bir şeyin kaybedilmesi, istenmeyen bir şeyin yaşanmasıdır. Bazen gönül yorgunluğudur bazen bekleyiş. En çok sonbahara ve gecelere yakışır. Arapça hzn kökünden gelmektedir. "Çünkü hüzün, hisleri olanların harcıdir." (Fernando Pessoa)
Sayfa 58 - PK
Pencere
Dilimize Farsçadan girmiştir. Bad "rüzgar" ve gir "tutan" sözcüklerinin birleşimiyle badgira "rüzgar tutan, hava deliği" anlamını kazanmıştır. İngilizcedeki window pencere sözcüğünün kökenindeki mantık da aynıdır ve wind eag "yel gözü" sözcüğünden gelmektedir. Pencere sadece hava aldığımız aralık değil, hayata bakışımızdır aynı zamanda.
Sayfa 56 - PK
Serbest
Farsça ser "baş" ve best "bağlı"dan geliyor, Aslında başı bağlı, istediği gibi hareket edemeyen demektir. Türkçede, kendine has, istediği gibi davranabilen anlamını kazanmıştır. Kim bilir, belki de bağlanmak en büyük özgürlüktür
Sayfa 18 - PK
Sadaka/t
Sadaka Türkçede, karşılıksız yapılan yardım, dilenciye verilen para anlamında kullanılsa da aslında Arapça sadakat ile aynı kökten, sıdk "dostluk, doğruluk 'tan geliyor. Zira insanın gönülden yaptığı çok küçük bir sey bile olsa, onun doğruluğunu, sadakatini gösteriyor.
Sayfa 16 - PK
Reklam
Renk
Farsçadan dilimize giren kelimenin birkaç anlamı var. Bunlardan biri hile, düzen, oyundur. Bunu öğrendikten sonra Neşet Ertaş'ın, "Cahildim dünyanın rengine kandım, cümlesi daha bir anlam kazanıyor. İnsan dünvanın renklerine değil, hilesine aldanırmış.
Sayfa 14 - PK
Kelimenin Yara Olduğunu Öğreten Bilim
Arapçada yara, iz demektir. İnsanın çıkardığı ses için, atmak anlamına gelen lafiz sözcüğü kullanılır. Eger lafiz bir anlam taşıyorsa ve muhatapta bir iz bırakıyorsa buna kelime denir. Kelime; iz bırakmak, çizik atmak, yara açmak tir. Ağzımızdan çıkan söz, bir yara aglyorsa kelime sayılıyor.
Sayfa 13 - PK
Senin ilişkiden beklediklerin ile benim ilişkiye kattıklarım, dengesizleşmişti- daha çoğunu bekliyordun; daha azını buluyordun...
Sayfa 178 - Metis
Yalan, temelde, yalan söyleyenin kendine 'yaptığı bir şeydir, yalan söylediği kişiye, değil...
Sayfa 176 - Metis
Yalan ilişkiyi koparır, sonunda
Yalan, çünkü, zaten kendi kendini çoğaltan, çoğaltmak zorunda olan birşeydir: her yalanını gizlemek için, yeni, ek yalanlar söylemek zorunda kalırsın - bunun yaratacağı zedelenmeler, gedikler de, işte, öyle, sürüp gider, ve sonunda bütün yapıyı yıkacak boyutlara varabilir.
Sayfa 176 - Metis
712 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.