Loya

Loya
@_Loya_
Siz hiç gökyüzüne düştünüz mü?...
79 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Her iktidar öldürür! Kimi daha az, kimi daha çok.
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum giyemediğim için yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!
(Aliya Izzetbegoviç) "Deliliğin bulaşığı insanlar, (u)mutludurlar, Ben de onlardan olduğumu düşünüyorum." -(Bunu okuyunca hocalarımdan birinin sözü aklıma geldi "kafası karışık insan iyidir." )
Sayfa 177 - DUA YayıncılıkKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir tiyatro türü olan Trajedya'da "Alçaklar daima dört ayaküstüne düşerken büyük ve halis ruhlar, hep acı çekerler." Ancak onların kaybı entellerin aklının sandığı gibi değildir. O kayıp, onların mücadelesine anlam katar ve onun hep üstün olarak yaşamasını sağlar.
Sayfa 176 - undefinedKitabı okudu
5.BÖLÜM
Craig Calhoun gibi kimi Batılılar, modern bir din olduğu ile ilgili tezleri aktarıyorlar. Ama milliyetçilik, her dinin gerektirdiği ibadetlerden uzaktır. Ayrıca yayılma hızı, ne bir ideolojinin ne de bir dinin yayılma hızına uyuyor. Belki katili de maktulu de saran bir "heva", bir hastalık, bir zehirli his demek gerekiyor ona. Bir tür
Sayfa 120 - undefinedKitabı okudu
Reklam
Hafız Şirazi der ki "Denenmişi deneyen, pişmanlığı yüklenir."
Sayfa 102 - Dua YayıncılıkKitabı okudu
Kavramları saptırıyorlar
Bir Kırgız romancının anlattığı "Mankurt" efsanesinde Juan-Juan adlı toplum, esirin saçını kökünden koparırmış. Taze deve derisini , kan içindeki kazınmış başına sımsıkı sararmış. Başını yere sürtmesin diye boynuna bir kütük bağlayıp çığlıkları duyulmasın diye uzak bir yere götürürlermiş. Elleri, ayakları bağlı; kızgın güneşin altında bırakırlarmış. Ancak beşte ikisi sağ kalırmış. Onlar da hafızalarını, kimliklerini kaybetmiş birer "mankurt" haline gelirmiş. Mankurt; Kim olduğunu, hangi soy ve kabileden geldiğini, neye inandığını, Anne ve babasını, çocukluğunu bilmezmiş. Insan olduğunun bile farkında değilmiş. Efendisine sadık, başkalarını dinlemeyen, yakıtı su ve yemek olan, Her emre hazır bir yaratık... En pis, En çekilmez işleri yapan emir kulu... Aslına dönmesini isteyen öz anasını bile öldürecek kadar, kimliğinden ve kişiliğinden uzaklaşan bir köle... Teknik gelişti, işgal biçimleri değişti, kolelestirme biçimleri farklılaştı. Mankurtlaştırma eskiden eziyetle, acıyla yapılırken bugün zevk ve eğlenceyle uyuşturularak yapılıyor. Mankurtun zihninde kafasının dışında işlem yapılarak müdahale edilirken bugün kafalarını içine doğrudan müdahale ediliyor, beyinler işgal ediliyor, aklın ayarlarıyla oynanıyor, akıl denetim altına alınıyor, insanlar kendilerine ve toplumlarına yabancılaştırılıyor. Kendi dinlerine ve dinlerinden iz taşıyan her türlü değerin düşmanı haline getiriliyor. Kendilerini saadete ulaştırmak isteyenlere karşı her emre hazır bir saldırgan noktasına sürükleniyor.
Sayfa 13 - undefinedKitabı okudu