Belki hiç böyle düşünmemişsinizdir ama içimizdeki bir düzlemde hepimiz birer üstadız. Üstadız, çünkü kendi yaşamlarımızı yaratma ve yönetme gücüne sahibiz.
Yalnızlık benim tercihim değil. Şarkılar, filmler, kitaplar ve şiirler devamlı aşktan bahsettiği için gerçek hayatta da ulaşılır bir şeymis gibi görünüyor. Bu büyük bir yanılgı.
Her yer kalabalık, nefes alamadığım metrolar, tıkış tıkış ofisler, birine değmeden yürümenin imkansız olduğu sokaklar... Bu kadar olasılığın arasında hissettiğim yalnızlık ise delice bir çelişki.
İki tür acıma duygusu vardır. Birincisi, duygusal ve zayıf olanı, başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan yüreğin sabırsızlığıdır. Bu, bir acıyı birlikte hissetmek değil, ruhun yabancı bir derde karşı kendini içgüdüsel olarak savunması anlamındaki acıma duygusudur. Diğeri, tek gerçek acıma duygusu ise yaratıcı olan, ne istediğini bilen; sabırla, gücü yettiğince hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı bir insanın acıma duygusudur.