Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

SeL

SeL
@__SLN
Huzursuzluk doğamda vardı; bana acı verecek kadar yoğunlaşıyordu bazen...
Biyolojik olarak yaşıyor olduğunu bilmek, yaşamın bilincinde olmak anlamına gelmez. Yaşamının sorumluluğunun bilincine varmış bir insan, kültür robotu olmak yerine bir şahsiyet olmayı hedefler.
Reklam
Hüzün ve dalgınlık yaşamın parçası, ama siz hüzünlüsünüz ve dalgınsınız diye herkesin arabasını durdurarak size yol vermesini bekleyemezsiniz.
SeL

SeL

, bir kitabı okumaya başladı
Gerçek Özgürlük
Gerçek ÖzgürlükDoğan Cüceloğlu
8.7/10 · 4.458 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
SeL

SeL

, bir kitap okudu
126 syf.
·
Puan vermedi
·
218 günde okudu
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe
7.9/10 · 121,4bin okunma
Nasıl ki bir tutsağın düşüne sürüler, çayırlar, buğday tarlaları girerse, benim de ruhuma geçmişin güneş ışığı vuruyordu! Öylece durdum! -Kendime kızmıyorum, çünkü ölme cesaretine sahibim. - Yapabilirim - Ama ölüme yaklaşan, sevinçten yoksun hayatını biraz olsun uzatmak ve rahatlatmak için bahçe çitlerinden kışlık odun temin eden, kapı kapı dolaşıp ekmek dilenen ihtiyar bir kadın gibi oturuyorum şimdi burada.
Reklam
Zaman zaman etkisinde kaldığım bir duygu var: Korku değil, hırs değil, göğsümü parçalayacakmış gibi gırtlağımı sıkan, içimden gelen bilmediğim bir fırtına! Vay bana!
"Bazıları"
Yüreğindeki endişe, ruhundaki diğer bütün güçleri, neşesini, keskin zekasını kemirmiş, insanların arasında hüzünlü biri haline gelmiş, gittikçe daha mutsuz bir insan olmuş, mutsuzluğu arttıkça başkalarına karşı haksız tavırlar sergilemiş
Engellerle dolu yolda topuklarını parçalayan her adım endişeli ruhunu rahatlatan bir damladır...
Insan yazgısı, payına düşene katlanmaktan, sunulan kaseyi sonuna kadar içip bitirmekten başka nedir ki? Kase, göklerin tanrısının insan dudağına bile çok acı gelmişse, neden büyüklük taslayıp benim için tatlı olduğunu söyleyeyim? Tüm varlığımın olmakla olmamak arasında titrediği, geçmişin geleceğin karanlık uçurumunda bir şimşek gibi çaktığı ve etrafımdaki her şey gibi dünyanın benimle birlikte çöktüğü o korkunç anda neden utanayım? Kendi içine hapsolmuş, kendinden yoksun ve önlenemez biçimde uçuruma sürüklenen insanın, ruhunun derinliklerinde boşuna uğraş veren güçlerinin gıcırtılı sesi değil mi duyulan: "Tanrım, Tanrım, Beni neden terk ettin?" Ağzımdan çıkan bu sözden dolayı utanmalı mıyım, gökleri bir tomar gibi dürenin gözünden kaçmayan O andan korkmalı mıyım?
Ah insan öyle fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünyada bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp kaybolacak, hem de çok çabuk!
Reklam
Ah bu boşluk! Göğsümün içinde, şurada hissettiğim bu korkunç boşluk!
"Çünkü ben bu dünyanın nasıl bir yer olduğunu görünce üstüme öyle bir hüzün çöktü ki altında bir çiçek gibi ezildim. Onun için de bu masmavi dünyada ne kokum kaldı ne de rengim. Ben bir defterin iki sayfası arasında değil milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim" ...
En büyük mutsuzluk, burada iğrenç insanların yanında hissedilen can sıkıntısı, aralarındaki yükselme rekabeti, bir adım öne çıksınlar diye birbirlerini gözetleyip dikkat kesilmeleri; gizlemeye hiç gerek duyulmayan çok acınacak, çok alçakça tutkular.
Ah, birazcık kaygısız olmak, beni şu güneşin ışıdığı dünyada insanların en mutlu su yapardı.
Yorgunluktan ve susuzluktan yolda bazen uzanıp yattığımda ,bazen gecenin ilerlemiş saatlerinde yükseklerdeki dolunay tepemdeyken, ıssız ormanda çarpık büyümüş bir ağaca yaralanmış topuklarımı biraz olsun dinlendireyim diye oturduğumda, gevşek bir sükunetle alacakaranlıkta uykuya dalıyorum.
936 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.