Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Funda

Funda
@___funda
33 okur puanı
Ocak 2024 tarihinde katıldı
Nazım Hikmet için
Nazım, senden bana ilk kez 1934'te söz ettiler, sen hapisteydin, o zaman bir şeyler yazabildim. Dostluğumuz otuz yıl bile sürmeyecekti. Ne de az, otuz yıl. 1950'de bizler, Türk halkı ve dünyanın dört bir yanındaki ozanlar seni hapisten kurtardığımız zaman, bir on dört temmuz günü, dosdoğru yaşamın içine daldın. Ama bu yıl, sabırsızlığından, temmuzu bekleyemedin... Demir parmaklık dışında onüç yıl, ya da ona yakın bir şey, kırksekizinden altmışbirine dek, güzel bir yaşam. Onüç yıl, hatırı sayılır bir şey. Hapishane dışında öldün, bu da bir şey. Ama öldün. Bu düşünceye alıştıracağız kendimizi. İnsan Manzaraları'nı sensiz kafamızda canlandırmaya çalışacağız... Senin deyişinle, manzarayı, şu uçsuz bucaksız hayat'ı ağacın biri olmadan tasarlamaya uğraşacağız...
Reklam
hazdan bıktığımız an her şey nasıl da hiçleşir!
hafiflik ve öykünmenin bir delikanlıyı en iyi duygularından bile utandırdığı nankör çağdaydım: Tanrının en güzel verilerinin, arı sevinin. çocuksu duygulanımların kumlar üstüne saçıldığı, dünyanın esintisine kapılıp gittiği acımasız çağda. Arkadaşlarımın hastalıklı, alaycı kendini beğenmişlikleri sık sık içimdeki gizli, canlı sevecenlikle çatışıyordu. Yürek acılarımla üzüntülerimin kaynağı olan kişinin toplumsal konumunu ve adını yüzüm kızarmadan, alay konusu olmadan açıklayamazdım...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir sürekli ilkbahar... diyor Antonius. Bense insanın görüp göremeyeceğini bilemeden bir sonraki baharı beklediği çağa geldim. İnsan yaşlandıkça zamanın akışı değişiyor, şimdi artık zaman büyük bir hızla akıp gidiyor sanki, ve insan, gençlik dediğimiz günlerin yoğunluğunu, yaşamın o olağanüstü yavaşlığını bulamadığı için acı çekiyor.
Ben, okulcu ve duruk olmayan, çoktan kabuğu soyulmuş, parlatılmış, sindirilmiş olgularla yetinmeyen yeni olgularla ilgilenen; evrim geçirmeye hazır ve gelişirken, alışılmışın dışında kalan gerçekleri inceleyebilmek üzere değişen; güçlükleri ortak bir paydada toplamayan; onu alıp yerleşik bir kalıba oturtmayan, tersine, olaya öncülük etmek üzere ortaya çıkan bir gerçekçilik; dünyanın değişmesine yardım eden, yüreğimize su serpmek yerine bizi uyandıran ve zaman zaman, salt bu yüzden insanı tedirgin eden, açık bir gerçekçilik istiyorum.
Reklam
Bahtımın kökü yeşerip dal budak da verse Eğretidir bu ömür diye giydiğin elbise; Mıhları gevşek bir gölgeliktir beden çadırı, Pek dayanma sakın ne kadar sağlam da görünse.
Eşi dostu verdik birer birer toprağa; Kiminden bir taş bile kalmadı ortada. Sen, yorgun katır, hâlâ bu kalleş çöldesin: Sırtında bunca yük, yürü bakalım hâlâ
Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
Varlığın sırları saklı senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Ne yapacağımı da yazmışsın önceden. Demek günah işleten de sensin bana: Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Reklam
Bilgenin yüreğinde her dilek, Anka kuşu gibi gizli gerek. Damla nasıl inci olur denizde: Sedefler içinde gizlenerek.
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri? Sana düşer azapların, tövbelerin beteri. Alçakları besler, yoksulları ezer durursun: Ya bunak bir ihtiyarsın ya da eşeğin biri.
Yaşamanın sırlarını bileydin Ölümün sırlarını da çözerdin; Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Gölge. Elle tutulamaz. Gölgenizi kovalarsanız, sizden kaçar.Arkanızı dönerseniz, sizi takip eder. Aynı zamanda kişinin karanlık yönüdür, onu gizemli yapan unsurdur. Nasıl bulutlar güneşi özlememize yol açarsa, bize zevk verdikten sonra geri çekilmelerinin gölgesi, tekrar dönmelerine özlem duymamıza neden olur.
246 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.