"Kelimeler tahripkâr olabilir. Birbirimize nasıl hitap ediyorsak, sonunda birbirimiz hakkında da öyle düşünürüz.Ve bunun etkisi olur." || Jeanne Kırkpatrick
Evet kâinattaki herşey, her hâdise ya bizzât güzeldir, ona hüsn-ü bizzât denilir. Veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zahirî çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.
"Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?"
-Ahmet Hamdi Tampınar
"Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim."
Fıtratı aşkla yoğrulmuş gibi sermest-i câm-ı aşk olan Mevlâna Câmî, kesretten vahdete yüzleri çevirmek için, bak ne güzel söylemiş:
1 - Yani: Yalnız biri iste, başkaları istenmeye değmiyor.
2 - Biri çağır, başkaları imdada gelmiyor.
3 - Biri taleb et, başkalar lâyık değiller.
4 - Biri gör, başkalar her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.
5 - Biri bil, marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.
6 - Biri söyle, ona aid olmayan sözler malayani sayılabilir.
Evet Câmî pek doğru söyledin. Hakikî mahbub, hakikî matlub, hakikî maksud, hakikî mabud; yalnız odur.
Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevale mahkûmdur. Sür'atle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekasız, elemler ruhta bâki kalır.
Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...
Mevt, i'dam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil; nuraniyetli âlemlerin kapısıdır.
Dünya ise, bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir.
Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana çıkmak ve müz'iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlukatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahman'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.
"Rabbim," dedi içinden. "Ey kainatın yaratıcısı Rabbim! Kalbime ferahlık, ruhuma genişlik ver! Beni bu baş belası, günlerdir içimi oyan sıkıntıdan kurtar! Bütün fenalıklardan koru! Rabbim; sen en büyüksün!..."