Dönüp dolaşıp yine kendi kapıma vardım. Benim olduğuna inanılmayacak vaziyetteki o yapıya bakıyorum. Teker teker geziyor gözlerim; verniği akmış çürük ahşaba varıyor, taşlarını özenle dizdiğim merdivenimin kırık basamaklarına, darmadağın odunluğuma bakıyorum sonra, zincirlerinden biri kopmuş salıncağıma..Hayretle izliyorum ot çöpün verandamda rüzgarla dansını.
Kimisi iç içe geçmiş kimisi başka bir tarafta ters dönmüş, kırık kasalarım; burnuma kokusunu getiriyor içlerinde taşıdığım limonların.
Pencerelerim toz içinde, içeriyi bile göremiyorum ve hemen önünde, hiçbir zaman sevmediğim o gül kokularını arıyorum, solmuş çiçeklerle dolu saksıda.
Gözlerimin sonraki durağıysa, çok eskiden var olmayan; şimdiyse dimdik duran, ürkütücü derecede soğuk, o çelik kapı. Onu oraya dikmeden önceki zamanlara hüzünle gülümsüyorum... Buradan her istediğimde güvenle, neşeyle, umutla çıkıp uğradığım o güzel, bahçeli evleri anımsıyorum..ancak yüzümde gülümsemeyle döndüğüm günlerin hatrıma gelmesi çok zor artık.
Kapıyı usulca tıklamak geride kaldı. Hızla vuruyorum, ellerimin çürümesini umursamadan. Benliğimi terk etmenin pişmanlığıyla, geri dönüş yolunda aldığım yaraların sızısıyla ve asla açılmayacak bir kapıya vuruyor olma ihtimalimin verdiği korkuyla...
-Edd