Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim Terzi

İbrahim Terzi
@_ibrahimce_
Tüm meselemiz gök kubbede hoş bir sadâ bırakmak...
vazife her zaman menfaatten uzaktır, menfaatin ise ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur.
Reklam
"Psikolojik olarak oldukça ilginç bir gerçek şudur ki insanların refah seviyeleri arttıkça memnuniyetsizlikleri de artmaktadır." diye şikâyet ediyor Amerikalı bir psikolog.
Halkı yönetmek için artık kaba güç kullanmaya gerek kalmadı. Artık bunu "yasal yollarla", halk iradesine ket vurarak mitinglerle, ucuz ve basit eğlencelerle, insanlar ve olaylar hakkında kendi hükümlerini vermek için gerekli düşünme zamanı ellerinden alınan, yorgun halk kitlelerine hazır "gerçekler" servis edilerek gerçekleştirmek mümkündür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanın ruhu vardır, kitlenin ise yalnızca ihtiyaçları. Bu nedenle her kültür; insanın yükselmesi, mükemmelleştirilmesiyken kitle kültürü, ihtiyaçların karşılanmasından ibarettir.
Okul, ancak güdümlü bir eğitim vermediği, eleştirel düşünce tarzını geliştirdiği, insanın manevi özgürlüğüne yer verdiği sürece kültüre katkı sağlar. Hazır ahlâki ve siyasi çözümler servis ve empoze eden okul, kültür bakımından bir barbarlık kurumudur. Böyle bir okul, özgür bireyler değil, köleler yaratır ve bu hâliyle medeniyete katkı sağlasa da kültürü geriletir.
Reklam
Birey karşısında toplumu önceleyen, insanın topluma hizmet etmesini öngören, görünürde güzel ve makul tüm teoriler de aynı kategoride yer almaktadır. İnsan hiçbir şeye hizmet edemez (bir araç olamaz). Her şeyin insana hizmet etmesi gerekir, insan ise ancak Tanrı'ya hizmet edebilir. Hümanizmin ilk ve nihai manası da budur.
Hayatı yalnızca bilim insanlarının açıklamalarıyla anlamamız mümkün değildir. Çünkü hayat bir mefhum olduğu oranda bir mucizedir de. Ressam Jean Dubuffet der ki: "Ağaç beni hayranlık uyandıracak derecede şaşırtıyor." Şaşırmak ve hayranlık duymak, hayatı anlamamızın belki de tek şeklidir.
Platon'a göre şaşırmak, bütün felsefenin kaynağıdır, Jaspers ise "Şaşırmak öğrenmeye meyletmek demektir." der. Gizem ve tefekkür duygusu birlikte ilerler.
Sanatın, felsefenin, dinin anlamı da insanın dikkatini gizeme, muammaya, sorulara çekmesindedir.
İnsanın Tanrı'yı inkârı, bazen gerçekten de bir kapristen ibaret değil midir? Çağdaş insanın her şeyi anlamış olduğu inancı, onun yetersizliğinin en büyük göstergesidir. Onun bilgeliği, bilgisinin ve fark etmediği, daha doğru bir ifadeyle, bilgi olarak gördüğü bilgisizliğinin toplamından ibarettir.
Reklam
Din, doğanın bu hakikî mucizelerini en yüksek akıl olan Tanrı ile açıklamaktadır. Bilimin verdiği bütün açıklamalar, son tahlilde tek bir kapıya çıkmaktadır; o da her şeyin kendi kendine oluştuğudur. İnsan ruhuna bundan daha büyük bir hurafe dayatmak mümkün değildir. Şimdi, insanın gözü veya beyni gibi mükemmel ve karmaşık bir yapının bir tesadüf eseri veya kendi kendine oluştuğunu kabul etmek, bütün Yunan mitolojisini hakikat olarak kabul etmekle eş değerdir. Burada büyük İslam düşünürü Gazzali'nin bir sözünü hatırlatmak yerinde olacaktır: "Bütün mucizeler tabii ve bütün tabiat mucizevidir."
İsyan!
İnsan ile hayvan arasındaki fark, Albert Camus'nün örneklendirdiği gibi insanın isyanında da görülebilir. Hayvan, ken- di hayvani kaderine isyan etmez. O, ya kaderinden memnun- dur ya da itidallidir. İnsan ise isyankår bir hayvandır -"kendisi olmayı reddeden tek hayvandır" (Albert Camus, L'Homme Révolté). İsyan, tamamen insanidir ve ona, menşei itibarıyla zoolojik olan medeniyetin, insani olmayan birtakım yaşam standartlarını (düzen, şahsiyetsizleştirme, genel tesviye, kitle- sel terbiye, toplumun fert üzerindeki hakimiyeti vb.) empoze etmeye çalıştığı refah içindeki çok gelişmiş toplumlarda rastlamaktayız.
Tez-Antitez
Tarihsel materyalizmin karşısında Hristiyan bireyciliği nasıl duruyorsa aynı kaçınılmaz mantık ile evrimin karşısında yaratılışçılık, çıkarın karşısında ideal, tektipliliğin karşısında özgürlük, toplumun karşısında birey durmak zorundadır. Dinin "Arzularınızdan arının." emrinin zıt eş değeri olarak bir medeniyet buyruğu olan "Sürekli yeni arzular yaratın." düsturu durmalıdır. Bu giriş kısmının sonunda verilen cetvelde okur, fikirlerin bu modele göre kapsamlı bir sınıflandırmasını bulacaktır. Alınan sonuç, her ne kadar eksiksiz ve bütünleyici değilse de din ve materyalizmin, daha küçük parçaya bölünemeyecek ve fakat birbirlerine de eş tutulamayacak -birbirine geçip karışmayan (...) iki deniz (Kur'an, 55/19, 20)- iki temel dünya görüşü olduğunu gösterebilir.
Ben yenildim ya Rabbi!
Zaman olur, musibete 'tahammül edememek' dahi büyük faziletlere kapı aralar. Çünkü insan, sorunlarını kaldıramamaya, onların üstesinden bir türlü gelememeye başladığında, Cenab-ı Hakk'la yürekten konuşma imkânı elde eder. Nuh Peygamber, "Ben yenildim Yarabbi" (Kamer, 10) buyuruyor. İnsan da birçok kez yenilir ama bir türlü bunu kendine ve Rabbine itiraf edemez. İşte asıl yenilgi bu itirafı yapamamaktır. Daha büyük yenilgilerin başlangıcıdır bu itiraftan kaçış. Cenab-ı Hakk kulunun ağlamasından, kendisine iç dökmesinden hoşnut olur.
Sayfa 279Kitabı okudu
Varlık bela gibi.
Sadi ne güzel söyler: "On derviş bir kilimde uyurken, iki padişah bir dünyaya sığmaz. İki tür mülkiyet ilişkisi vardır: Biri insanın sahip olduğu mülkiyet, diğeri mülkiyetin sahip olduğu insan. Bir düşü- nürün dediği gibi, "Az şeye sahip olursan az şeye ait olursun."
Sayfa 260Kitabı okudu
501 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.