Sezai Karakoç ne güzel ifade etmiş anlaşmazlıkların nedenini, “Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kafidir.”
“Kırıp dökmeye gerek yokmuş, sessizce kabullenip devam etmeyi öğrenmek gerekirmiş. Olmuyorsa zorlamanın anlamı yokmuş. Tek taraflı çabayla insan ilişkisi yürümezmiş. Bazı şeyler o an anlamlıymış, kaçırınca geriye dönmek imkansızmış ve zaman ayırmak çok kıymetliymiş, öğrendim."
Az önce şöyle bir cümle okudum: ”iki insanın birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise gayretine bağlı” o kadar haklı ki.
An gelir, zaman biter. Saat üç böyledir. Geceye ve gündüze en uzak ve en yakın an gece saat üçtür. Bu saat bir şey yapmak isteyen için geç, istemeyen için çok erken.
Huzur romanında şöyle diyor Tanpınar: "Ne kadar yakınınız olursa olsun, bir başkasının geçenler daima meçhul olarak kalacaktır. Bir yastıkta uyuyanlar bile birbirlerinin rüyalarını bilmezler."
Oğuz Atay, onu ölüme götürecek hastalığını öğrendikten sonra günlüğüne; "Geleceğini kaybetmek, yaşanan zamanı boşlaştırıyor" diye yazmıştı. Bu böyledir. İnsanı yaşama motive eden yegane şey yarının merakıdır. Bir insanın elinden yarınını alırsan, bu gününü öldürürsün.