Seda

Seda
@_seda
Lisans
Adana
85 reader point
Joined on January 2018
150 syf.
7/10 puan verdi
1930'lar Adana'sında geçen, gerçekliğin doruklarında bir roman. Sanırım bu bir üçlemeymiş, kitaplığa rastgele göz gezdirirken aa böyle bir kitap mı varmış bizde hadi okuyayım dememle elime aldım. Açıkçası içimi çok daralttı. Orhan Kemal'in ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu tekrar tekrar gördüm. Karakterleri olduğu gibi, sade bir dille anlatıp o ilkelliği hissettirmek büyük maharet. İçimi daraltan kısım ise cahilliği öyle bir hissediyorsunuz ki ayhh yeter artık dedirtiyor. Entrikalar, yalakalıklar, nefret suçu ve bunlar etrafında birbirini seven iki insanın kavuşma arzusunun naifçe işlenişi. Okuyan insana saygı duymama bizim toplumumuzun genel sorunu (ne kadar çok genel sorunumuz var) ha 1930'lar ha 2010'lar.
Cemile
CemileOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20173,899 okunma
Reklam
144 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 35 hours
Bir internet sitesinden deneme olarak yaptığım alışverişte öylesine sepete eklediğim kitap. Yazar ve kitap hakkında hiçbir bilgim yoktu. Kahramanımız Marcus ailelerin ideal olarak nitelendirdiği bir çocuk. Derslerinde başarılı, çalışkan. Babasının kasap dükkanında ona yardım ediyor. Gelgelelim babasının paranoyaları onu çileden çıkarıyor. Babası başka haylaz (babasına göre) çocuklarla kıyaslayıp oğlunun da bu tarz davranışlar içinde olduğuna emin olup onu çevresinden ve özellikle kendisinden korumayı fena halde takıntı haline getirmiştir. Fakat buradaki sorun Marcus'un öyle bir çocuk olmaması. Yaşıtları gibi bir ergenlik yaşamıyor, istediklerini biliyor ve ona göre adımlar atıyor. Marcus çözümü ailesinin yanından taşınıp başka bir okula transferini istemekte buluyor. Dikkatimi çeken şey bir yerden sonra babanın kaygıları Marcus'un da kaygılarının olması. "Korku acaba bulaşıcı bir şey mi?" diye sordurdu bana. Marcus artık bütün hareketlerini ve adımlarını tedirginlikle atıyor çünkü okuldan atılırsa Kore savaşına gidecek ve savaşta ölecek. Kitabı okurken histerik, sinir krizleri eşliğinde öfkeler beklerken, rutine bindirilmiş ve sıkışmış/sıkıştırılmış öfke görmek hoşuma gitti. Kitabın güzel işlendiğini düşünüyorum. Dönemin siyasi ortamının karakterler üzerinde nasıl izler bıraktığını görüyoruz.
Öfke
ÖfkePhilip Roth · Yapı Kredi Yayınları · 2023284 okunma
496 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Öncelikle bu kitap distopya değil. 26. yüzyılda geçmesi onu distopya yapmıyor. Türü bilim-kurgu. Dizisi yanlış hatırlamıyorsam geçen ay çıktı ve diziye başlamadan kitabını okumak istedim. Daha önce hiç bu tarz bir kitap okumamıştım o yüzden nasıl bir inceleme yapacağımı kafamda oturtamadım. Kitap kurgu yönünden beni tatmin etti. Fazla detaycı
Değiştirilmiş Karbon
Değiştirilmiş KarbonRichard K. Morgan · İthaki Yayınları · 20181,177 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
180 syf.
·
Not rated
Türk Edebiyatında deneme deyince aklıma ilk Nurullah Ataç geliyor. Çok karakteristik bir dili var. Başta her şeyden şikayet ediyormuş gibi geliyor fakat sindirdikçe öfkesinin saflığını anlıyorsunuz.Kitap içerisinde Dünya ve Türk edebiyatı dahil birçok isimle karşılaşıyorsunuz. Yani araştırmak isteyenlere bolca materyal sunuyor. Doğu ile Batı arasında çok fazla git-gel yaşasa da, edebiyatı ileriye taşıyacak Batı kültürünün ve dilinin benimsenmesi taraftarı. Divan şiirine olan eleştirisi dönemindeki yazarlara göre oldukça değişik. Kendi sözleriyle noktalıyorum: "Hep yenilerden, yenilikten yana oldum, yani şairin, sanat adamının serbest bırakılmasını, rahat bırakılmasını istedim. Birbirine uymaz sanat anlayışlarını övdüğüm, desteklediğim olmuştur, hepsinde de kendime göre bir yenilik, bir canlılık görmüşümdür de onun için övmüş, desteklemişimdir. Yeni, daima yeni..."
Karalama Defteri - Ararken
Karalama Defteri - ArarkenNurullah Ataç · Yapı Kredi Yayınları · 2019588 okunma
448 syf.
8/10 puan verdi
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Genellikle Bir Gün Tek Başına ile kıyaslanmış ve ona göre daha yüzeysel bulunmuş. Evet, bilmediğimiz veya duymadığımız bir şey söylemiyor fakat bana çok hırçın bir şekilde eleştirilmiş gibi geldi. Farklı gözlemlerle dinlemek dönemi çok hoşuma gitti. Bir zamana bağlı olarak konusunu çok güzel harmanlamış. 1980
Mavi Karanlık
Mavi KaranlıkVedat Türkali · Everest Yayınları · 20141,341 okunma
Reklam
114 syf.
7/10 puan verdi
Nasıl öykü yazarım veya nasıl öykü yazılır üzerine bir öykü kitabı olmuş sanki. Kitaba sinmekte biraz zorlandım fakat bu son vakitler okuduğum kitaplardan kaynaklı üsluba alışamama da olabilir. Dili basit, kafası karışık, aklında ve yüreğinde verdiği savaş kağıt üzerine dökülmüş. Onun için kaybeden ve galip yok. Hepsi kendi. Kadın öykücülerin yeri bende her zaman farklı.
Çisenti
ÇisentiNezihe Meriç · Yapı Kredi Yayınları · 200595 okunma
324 syf.
9/10 puan verdi
Körlük kitabının devamı olan Görmek yine adı bilinmeyen ülke ve isimsiz karakterleri barındırıyor. Yazarın karakteristik yazım tarzı ve noktalama işaretlerini kullanımını yine burada da görüyoruz. Birkaç okurdan duyduğum; 'kitabın çevirisi çok kötü, noktalama işaretlerini saçma sapan kullanmışlar, nokta yok gibi, cümle nerede başlıyor ve bitiyor anlamıyorum' gibi yorumlara açıklama getirirsem hayır arkadaşlar sorun çeviri veya yayınevi değil, yazarın üslubu böyle. Bu açıklamadan sonra ilk 150-170 sayfa ülkedeki durumun, karmaşanın anlatıldığı bir politik zemin. Fakat bu sayfalardan sonra Körlük'ün karakterleriyle bağlantı kuruluyor, kitap daha akıcı olmaya başlıyor. Yine mükemmel tespitler var. Kitabın içeriğine gelirse beyaz körlük salgınından kurtulan halk 4 yıl sonra seçimde %83'ün boş oy kullandığı boş oy verme hastalığına yakalanıyor. Hükümetin 'boşçu'larla verdiği azılı mücadeleyi görüyoruz. Hatta bu mücadele uğruna gerçekleri nasıl saptırdığını ve masumluğu kanıtlanmış kişilere nasıl suç atıldığı ve ne kadar masum olursa olsun devletin bir kişiyi suçlu görmesinin adaletten ve kanunlardan üstün tutulduğunu görüyoruz. Körlük kitabında Saramago insanlardan ve insanlıktan vazgeçmiştir. İlkel duygular ve çıkar çatışmalarıyla her daim riyakar insan/insanlığı anlatmıştır. Fakat Görmek kitabı sanki onun umudu gibi. Faşizme başkaldıran, mücadele edenleri anlatmış. Durumdan hoşnutsuz hükümetin dayatmalarına incelikle karşılık vermiş halkı.
Görmek
GörmekJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınları · 202218k okunma
60 syf.
8/10 puan verdi
Geç gelen bir inceleme fakat bir iki kelam bir şeyler yazmak istedim. Saramago'nun okuduğum ilk kitabı. Kitap elime ulaştığında beklediğim çok farklıydı, muhtemelen çoğu okur için böyle olmuştur.İlk sayfa bittiğinde bir masalın içinde olduğumu idrak ettim. Ve bir an bana daha önce hiç masal okumadığımı fark ettirdi. Okuduğum çocuk kitaplarını masal sanıyormuşum. Yanlış hatırlamıyorsam otobüsteydim kitabı okurken, koltuğunda kocaman tebessümle oturan bir yolcu, pek rastlayamıyoruz bu topraklarda. Masal diyorum fakat büyüleyici, sade bir anlatımla o kadar vurucu, o kadar mest eden cümleler vardı ki. Sadeliğin, yalınlığın, inceliğin zarafetini tekrar görüyoruz. Anlatma kaygısı yalnızca sonu gelmeyen paragrafların olmadığını gösteriyor ki yazarın diğer kitaplarını okuyanlar ne demek istediğimi anlamışlardır.
Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Bilinmeyen Adanın ÖyküsüJosé Saramago · Kırmızıkedi Yayınevi · 200923.3k okunma
80 syf.
·
Not rated
'İnsanlar, insanlar için hazırlamışlardı bu yazgıyı' diye bir giriş cümlesi-dizesi ile başlıyor kitap. 8 hikayeden oluşuyor fakat maalesef hikaye diyemiyoruz çünkü gerçeklikleriyle öyle büyüyorlar ki yüzümüze çarpıyor kitap sayfaları. Özellikle ilk 'hikaye' ile ürperiyor; hayır bu gerçek olamaz, lütfen bu gerçek olmasın diyorsunuz. Kitabı okursanız kısa sürede bitireceğinize eminim fakat yarattığı duygularla başa çıkmak bir hayli uzun zaman alacaktır. Tabii unutma çağında olduğumuz için belki de etkilemez...
Madalyonlar
MadalyonlarZofia Nalkowska · Evrensel Basım · 199820 okunma
149 syf.
9/10 puan verdi
Birbirinden bağımsız 14 öyküden oluşan bu kitap yarı biyografik özellikler barındırıyor. Soysal, gözlemlerini ince ince dokuyarak aktarıyor. Her öykünün farklı bir kahramanı ve farklı sorunları var. Birey üzerinden toplumu gösteriyor, belki de Sevgi Soysal'ın bireylikten topluma yönelişinin kitabı olabilir. Kitabın kadın kahramanları aslında biziz. Toplumla yaşadığımız o çatışmalar, içsel bungunluklar, dayatmalar, çıkmazlar; ayaklarının üzerinde durma, kendini keşfetme hepsi biziz. Bir yerinden de olsa dokunduk, dokunuyoruz.
Barış Adlı Çocuk
Barış Adlı ÇocukSevgi Soysal · İletişim Yayınları · 2012217 okunma
Reklam
335 syf.
·
Not rated
·
Read in 1 hours
Kekik ve fesleğen kokularının eşlik ettiği bu kitap özgürlük ve başkaldırının mini bir bildirisi. İşte Zorba! Özgürlüğünü arayan dev. Elbette haddime değil ama -maalesef ki ama- kadının aciz ve zayıf yaratıklar olarak sürekli bahsedilmesi içimi daralttı.
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016.1k okunma
556 syf.
9/10 puan verdi
İşçi sınıfının yaşam koşulları ve sınıf mücadelesi romanda tüm çıplaklığıyla anlatılıyor. Zola'nın usta tasvirleri ve gerçekçi anlatımla Fransız edebiyatinin bir başyapıtı haline dönüşüyor. İnsani tüketen, yutan fakat aynı zamanda besleyen maden ocağı çevresinde bir grup insanın en temel hakları için verdikleri mücadeleye şahit oluyoruz. Kitap bu durumların çevresinde ayrıca kendi içinde sosyalizm ile tartışıyor.
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910.9k okunma
192 syf.
9/10 puan verdi
İroniler kitabı. Bir eleştiri ancak bu kadar güzel işlenebilir. Dönemi anlatıyor, dönemimizi. Kitabın kahramanı ile gündelik yaşamımızda çok sık karşılaşıyoruz. Vasatlığın tahakkümü, cahilliğin yükselişi, bilgisizliğin erdemi. Evet, bu gerçekten bizim yaşadığımız toplum. Yazar aklımı fethetti. Kıkırdayarak okudum kitabı. Ayrıca bu kitap yoğun eleştiriye tutulmuş ki nedenini anlamadım. Neymiş Puslu Kıtalar Atlası'ndan sonra hiç tatmin edici gelmiyormuş. İhsan Oktay Anar gerçekten özgün bir yazar, kendini tekrar etmemesi ve zihninde böyle delice dünyalar yaratması sizce de güzel değil mi? Ah şu beklentiler...
Galiz Kahraman
Galiz Kahramanİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınevi · 20143,342 okunma
336 syf.
10/10 puan verdi
İnsan doğasının vahşetini sade bir dille aktarıyor. Aslında insanların değil insanlığın süregelen körleşmesini görüyoruz. Hepimiz beyaz sütün içinde boğmadık mı vicdanımızı? Yozlaşma, cinayet, tecavüz, zorbalık buna karşın dayanışma, paylaşma, koruma. Yani iyi ve kötü. Kimin hangi tarafta olduğunu veya olacağını bilememe. İnsanın temelinde yatan anlaşılmazlık, kaos. Düzenlerinden koparılmış körler, kargaşanın düzenine teslim oluyor. Hiçbirimiz bunlardan uzak değiliz, doktorun karısı umudun öncüsü. Cehennemi yaşayan son umut neferi. Küçük kırılma anları ne kadar kolay yaklaştırıyor ilkelliğe. Yani insanın özü olan ilkellik, başlangıçta var olan ve modernite ile yüz değiştirmiş bir şekilde sonunda da var olacak olan.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104.3k okunma