Bir bademin altına, yorgun, oturmak biraz,
Ayrı ayrı seyretmek çiçek açmış her dalı.
Artık bütün renklerden, artık uzaklaşmalı:
Beyaz işte, aylardır gözümde tüten beyaz.
İş bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz,
Duyuyorum bu sabah, kış içimden çıkalı,
İçimin dört duvarı bembeyaz badanalı,
Ah, sade nefes almak, göğsüme dolan bu haz...
"Her günün kendi gamı kendisine yeter.
Oysa sen zayıf kalbine yılların, vakitlerin, pahalılık ve ucuzluğun, henüz gelmeyen kışın, kavuşmadığın yaz ayının da gamını ekledin. Peki bu zayıf kalbine ahiret için ne bıraktın?"
- Şumeyt b. Aclân
Birden anlarsınız ki sizin acınızı ancak sizin sözünüz avutacaktır.
Yazacaksınız. O sonsuz beyazlığa, kimsenin söylemediği o büyülü dizeyi düşeceksiniz. İnsanın kendi sesinden daha dokunaklı ne olabilir bu kalabalıkta...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde… Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım?