Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arap malikleri haraç topraklarını satın alarak öşür arazisine çeviriyorlar, bunu da fatih olduklarından dolayı hakları gibi görüyorlarken Ömer b. Abdülaziz, haraç arazisinin İslâm ümmetine vakfedildiğini, haracın toprak kirası olup, zımmîlerden alınan bir vergi olmadığını vurguluyordu.
Sayfa 160
Kaderi ilkelerin Şam'ın bizzat kendisinde güç kazanması, Kaderî bir halifenin başa geçişi (III. Yezid), Harici ilkelerinin yayılması devrimci İslâmî akımın yayılmasına kanıt değil mi?
Sayfa 140
Reklam
Üsame b. Zeyd b. Hârise, İmam Ali'den özür dileyerek şöyle demişti: "Seninle beraber savaşa çıkmaktan beni mazur gör. Allah'tan başka tanrı yoktur diyen hiç kimseyle savaşmayacağıma dair Allah'a and içtim" Sa'd b. Ebi Vakkas, Ali'ye "Müslümanı kafirden ayıracak bir kılıç ver" demişti. İşte bunlar, politik mutezile idiler.
Sayfa 120
Kabilevî bir ortamda ve kabilevî yönelişlerin Ortasında Ali İslâmî bir politika izlemek istedi; bu yüzden soğuk demire balyoz sallayan bir kişi gibiydi. Ama Muaviye kabilevî bir temele dayanarak isyan etmişti. Şamlılar'a Ali'yi Osman'ı öldürmeye kışkırtmış gibi lanse etti ve Osman'ın öcünü talep etmeye kalktı, öç almaya davet etti. İnsanları razı etmeye, hoşnut tutmaya çalıştı. Propaganda faaliyetlerini yaygınlaştırdı. Muaviye'nin Meysun bint Bahdel el-Kelbî ile (Yemaniyye kabilesinden) evlenmesi güçlü bir kabilevî destekti. O, kabilevî politikaya uygun olarak hareket ediyordu; reislerin rızasını alıyor, şairleri topluyor, hile ve dehayı kullanıyordu.
Sayfa 118
Harici hareketinde, hilafeti tek başına elinde tuttuğundan dolayı Kureyş'ten hoşnutsuzluk ve ona kin duyma açıkça görülür. Onlar, imamın Arap olmasını yeterli görüp, onun ümmetin en iyisi olmasını siyasal teorilerinin temeli yaptılar. (Daha sonra bu hakkı Mevalîye de tanıdılar) Kureyşlilik ise onlara göre gerekli değildir.
Sayfa 118
Muaviye'nin Osman'ın öcü talebiyle ortaya çıkması, açık olarak kabilevî bir temele dayalıydı. Çünkü suçluyu bulma akrabaların değil, devletin göreviydi.
Sayfa 115
Reklam
Osman'a karşı isyan, birinci derecede kabilelerin Kureyş'e isyanını ve kabilevî akımın İslâmî akıma galip gelmesini sembolize eder. Osman, kendisinin oluşturmadığı, aksine İslâm ümmetinin gelişmesi ve koşulların değişmesinin bir sonucu olan şartların kurbanı oldu.
Sayfa 113
Kureyş'in İslâm'a girdiği gibi, kabilelerde girdi ve İslâm bayrağını yükseltmek için hicret ettiler. Ama Kureyş hilafeti tekeline aldı, komuta etti ve başkanlık yaptı. Hoşnutsuzluğu arttıran şeylerden birisi de fetih kuvvetlerinin genelinin kabilelerden olmasıydı, bu da onların aldatıldıkları yolunda duygularını kuvvetlendiriyordu.
Sayfa 107
İslâm ve Araplar paranın iki yüzü gibi Arap olmayan halkların gözünde eş anlamlı olarak algılandı.
Sayfa 97
Ridde savaşları önce Müslüman olup sonra irtidat edenlerin İslâm'a geri çevrilmesi için değil, aksine Medine otoritesine isyan eden ve ona boyun eğmeyenleri İslâm otoritesine sokmak için yapılan dini-politik savaşlardı.
Sayfa 92
Reklam
Emevî döneminde divanların Arapçalaştırılması adını verdiğimiz ve yarım yüzyıl süren büyük tercüme hareketini unutmamak gerekir. Bu hareket, Arap olmayan kültürlü sınıfın Araplaşmasındaki temel etkendi. Dahası bu hareket devletin Araplaşması yolunda zorunlu bir adımdı.
Sayfa 55
Tarihçiler, Abbasî devletinin ortaya çıkışını da Ebu Müslim el-Horasanî'nin çabalarına ve dehasına bağlıyorlar. Halbuki, Abbasî daveti Ebu Müslim'in ortaya çıkışından çeyrek asır geçen bir süre önce tutunmuş, temelleri, yöntemleri ve ilkeleri onun çıkışından önce ortaya konmuştu. Ebu Müslim ancak, davetin tutunmasından ve öneminin zirvesine ulaşmasından, davetin gizli ve barışçı merhalesinden açık bir ayaklanmaya dönüşmek zorunda olduğu görüldükten sonra gönderilmiş ve son süreçte Ebu Müslim'e davetin tanzimi ve davet ordusunun komutanlığı verilmişti. Ebu Müslim'in yöntemlerini incelediğimizde yeni bir şey olmadığını, kendinden öncekilerin bir devamı olduğunu görürüz. Hatta Dihkan'ların davete katılması onun özel yeteneklerinin bir sonucu değil, Nasır b. Seyyar'ın aynı dönemde Horasan'da ilk olarak gerçekleştirdiği toprak vergisi uygulamasını içeren malî düzenlemenin bir sonucuydu. Nasr b. Seyyar'ın bu uygulaması Dihkan'lara mali zarar vermiş ve seçkin varlıklarını kaybettirmişti. Bu da Dihkan'ların Emevîler'le yardımlaşma imkanını ortadan kaldırmış, böylece Abbasî davetine katılmışlardı.
Sayfa 51
Özellikle de Cizye ve Harac'ın tanzimi konusunda her şey ikinci halife Ömer b. el-Hattab'a nisbet edilir. Ömer'in Cizyeyi zımminin ödediği bir boyun eğme sembolü saydığı. Haracı vergi değil toprak kirası olarak gördüğü, bu nedenle müslümanın da zımminin de ödemesi gerektiği hususunu kabul ettiği söylenir. Ama araştırmalar açık olarak bu son ayrımın ancak Ömer b. Abdülaziz zamanında oluştuğunu, Ömer b. el-Hattab'ın ise ikisini de boyun eğme sembolü saydığını ve Müslümanları ikisinden de muaf tuttuğunu gösteriyor. Aynı şekilde, Ömer b. el-Hattab'a nispet edilen mali sistem de sadece onun eseri olmayıp tedrici olarak gelişen ve yüzyılı aşan bir sürede kamil şeklini alan bir sistemdir.
Sayfa 50
Mevalînin sosyal açıdan dışlanmış, siyasî ve İktisadî açıdan ezilmiş oldukları, bu sebeple de kinlerinin arttığı ve büyük ayaklanmaların arkasında yer aldıkları söylenir. Bu bakış açısı temelinde batılı ırkçı (ya da milliyetçi-faşist) mefhumlar barındırır. Emevî döneminde ortaya çıkan ayaklanmalar, hilafet kavramı ve hilafetin üzerinde yükseldiği temellerle bağlantılıydı ve değişik hizbî ve siyasî eğilimlerle mevcut otoritenin arasında bir çatışmaydı. Bu ayaklanmalar ayrıca bilinen Arap şahsiyetlerinin komutasındaydı. Mevalî ise tek bir sosyal grup değildi. Birleşik bir tavırları ve genel eğilimleri de yoktu. Bu nedenle tavır ve konumları genellikle antlaşmalıları (Mevalîleri) olan Arapların ve İslâmî mefhumların etkisiyle bağlantılıydı.
Sayfa 19
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.