Kimliğin ki yarandır , değiştiremezsin…
Kimliğine yeni bir ad arayanlar iğreti bir gülüşle çıkıyorlar sokaklara saçlarının arasında uçurum rüzgarı uçurumun dibinde terkedilmiş silahlar ve bir aşkın kanayan yalnızlığı
Sayfa 43 - Everest
Gençliğe İtalyanlar güzel bir ad bulmuşlar: "stamina"-Yaratmaya, sevmeye yarayan ateş ve etkinlik. Bunu yitirdiğin zaman, her şeyini yitirdin demektir.
Sayfa 46 - Doğan Yayınevi
Reklam
Bir çocukla bir yetişkinin korkuları arasındaki fark işte bu, diye düşündü Sarah, gözünü kırpmadan rüzgârı dinlerken. Çocuklar gerçeküstü şeylerden, uçan gizemli adamlardan, gardıroptaki canavarlardan korkarlar ama anneleriyle babalarının onları dünyadaki kötülüklerden koruyacaklarına inandıkları için yeniden uykuya dalarlar. Karanlık pencerenin ötesinde pusuya yatmış gerçek tehlikeli yaratıklardan bihaberdirler çünkü. Kara adam ya da olabilecek en korkunç canavardan daha karmaşık olan korkuları bilmezler. Çünkü bu canavarlara bir ad koymak için ne kadar uğraşırsak uğraşalım onların ne yüzleri vardır ne de ete kemiğe bürünmüşlerdir.
Sayfa 33
“Zeze, ayrıca bunca yıl, hiç bencil bir çocuk gibi davranmadı. Cömertlik hep senin bir özelliğin oldu. Aslına bakacak olursak, asıl ben senin iyiliğinden faydalandım. Hiçbir ad altında sana bir kira ödemeden yüreğinde yaşadım. Ağırlığından şikayet etmeden, yorgunum deyip itiraz etmeden beni hep taşıdın, öyle değil mi?“ “Bana hiçbir yükün olmadı adam. 30 kg olsan da fark etmez, yeterki bana dön. “ “Bu artık imkansız. İşte bu nedenle defalarca sana görünmeden gitmek isteyip duraksadım. Öylesi belki daha iyi olurdu? “ “Hayır. Kesinlikle hayır. Nankör derdim arkandan, ya da elveda bile demeden gittiğine göre demek nefret ediyormuş benden, derdim. “
Sayfa 219Kitabı okudu
Hiroşima’ya atılan atom bombasının kod adı neydi biliyor musun? Little boy! Bu kod adını bulan, bir dahiydi! Daha iyi ad bulunamazdı. Little boy, küçük çocuk, yavru, velet, bundan daha sevimli, daha dokunaklı, daha dopdolu başka sözcük düşünülemezdi.
Sayfa 30
Samson Lackawanna takma adını benimseyip soygunculuğa başlamam da bu döneme rastlar. Suç işleme içgüdüme yenik düştüm, O güne dek sadece bir serseri, bir tür Gâvur iblis iken, şimdi kanlı canlı bir hayalet olmuştum. Kendime hoşuma giden bir ad seçtim ve içgüdülerimle hareket etmem yeterli oldu. Örneğin Hong Kong’a girişimi kitap komisyoncusu olarak yaptım, içi Meksika doları dolu deri bir çanta taşıdım ve daha fazla eğitime ihtiyacı olan bütün Çinlilerin kapısını aşındırdım. Otelde viski soda ister gibi kadın istiyordum. Sabahları Lhasa yolculuğuna hazırlık niyetine Tibetçe çalıştım. Hâlihazırda Yiddiş’i bülbül gibi konuşuyordum, ibraniceyi de öyle. Aynı anda iki ayrı sütuna toplayabiliyordum, Çinlileri kazıklamak o kadar kolaydı ki tiksinti içinde Manila’ya döndüm. Orada Bay Rico’nun elinden tuttum ve ona gümrük vergisi ödemeden kitap satma sanatını öğrettim. Bütün kâr navlun bedellerinden geldi, fakat sürdüğü müddetçe bana rahat bir hayat sağlamaya yetti.
Reklam
Tanrı size bir yüz vermiş, siz tutup başka bir yüz yapıyorsunuz kendinize. Kırıtmalar, fıkırdamalar, yapmacıklı konuşmalar, Tanrı'nın yarattıklarına uydurma ad takmalar hayasızlığı saflık gibi göstermeler.
Asırlar geçti, birer birer söndü meşaleler. İrfan asâletini kaybetti. Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: Kültür.
Bir yazar büyük ölçüde okunmak için yazar (tersini söyleyenlere hayran olalım ama inanmayalım). Gene de, yazar, bizde, gittikçe artan bir biçimde, okunmamaktan başka bir şey olmayan şu son kutsanmayı elde etmek için yazıyor. Gerçekten de, çok satışlı basınımızda çarpıcı bir yazının konusunu sağlayabildikten sonra, adını bilip hakkında yazılacakları okumakla yetinerek kendisini hiçbir zaman okumayacak olan çok sayıda insan tarafından tanınmayı iyice güvenceye almış demektir. Bundan böyle olduğu şey olarak değil, işi başından aşkın bir gazetecinin verdiği imgeye göre tanınmış (ve unutulmuş) olacaktır. Demek ki, yazın alanında bir ad edinmek için kitaplar yazmak zorunlu değil artık. Akşam basınının sözünü ettiği bir kitap yazmış diye bilinmek yeter, bundan böyle bunun üstüne yatabilirsiniz. İster büyük olsun, ister küçük, bu ün haksız kazanılmış bir ün olacaktır kuşkusuz. Ama ne yaparsınız? Bu rahatsızlığın iyi gelebileceğini düşünelim, daha iyi.
Sayfa 32 - CAN Yayınları
Doğacak çocuğuna ad düşünen nihilizm Sabahın alacakaranlığında bir uçurumun önünde bekleyen dirim
Reklam
Odin, Vili ve Ve sahilde yürürlerken iki kütüğe rastladılar. Kütükleri alıp onlara insan şekli verdiler. Birincisi onlara nefes ve hayat verdi; ikincisi onlara idrak ve hareket yeteneği verdi; üçüncüsü ise onlara şekil verdi ve konuşma, duyma ve görme yeteneği bahşetti. Sonra hep birlikte onlara kıyafet ve birer ad verdiler. Erkeğe Ask [dişbudak ağacı], kadına ise Embla [karaağaç ya da asma anlamına geliyor olabilir] dediler.İnsan ırkı işte bu ikisinden türedi
"Ama, Golgotha'ya* tırmanmak kolay değildir." * Kudüs yakınlarında, idamların yapıldığı bir tepeye verilen ad. İncil'de yer alan bir söylenceye göre İsa da burada çarmıha gerilmiştir. Mecazen acı çekilen yer, acı kaynağı anlamında kullanılır.
Dağ bayır gezintisi gibi gibi:)
Hani bazen olur ya, mutluluğun ta Zirvesine çıkarız da gidemeyiz daha fazla, Ardından aynı mesafeyi aynı hızla Düşeriz yuvarlana, takla ata, Öyle oldu bana da işte o sabah, Hücum etti koyu korku ve vehim, Loş hüzün, kör fikirler, ad veremediğim.
Sayfa 85 - Vakıfbank kültür yayınlarıKitabı okuyor
Yeni başlayan günün ne acılar getireceğini kestiremiyorsun. Direnmeni nereye kadar sürdürebileceksin? Bir gün öncenin korkunç deneylerinden sonra edindiğin güven duygusu, ağaran günle birlikte inceliyor, azalıyor. Dayanabilmeyi, direnebilmeyi, gerekirse ölebilmeyi göze alabilecek misin? Dayanamaz da konuşmak zorunda kalırsan, mantıklı şeyler söylemeyi istiyorsun yine de: “Kimseyi tanımıyorum, hiçbirini bilmiyorum” diyeceksin. Ad vermeyeceksin. Yoksa kimsenin yüzüne bakamazsın. Hep bu istekle içinden konuşuyorsun.
Sayfa 173 - Can Yayınları 15. Baskı 1992Kitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.