Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ahmet Muhip Dranas ile Atsız'ın polemiği
HADDİNİ BİL Hâkimiyeti Milliye’nin 21.XI.1933 tarihli 4434. sayısında A. Muhip imzasıyla Orhun’dan bahseden bir yazı çıktı. Tarihten de, felsefeden de salâhiyetle dem vuran ve benim “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” adlı eserimin başlangıcını tenkit eden bu yazı aynen şudur: Orhon (1) Edirne de bu namda bir mecmua intişar etmeye başladı.
Adalar Denizinden Altay’ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine
Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin, Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da, Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.. Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan? Kullar kancıklık eder, belâ bulursun haktan, Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan, Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında. Bir çığ gibi yürürsün bir lâhza durmaksızın, Bir ilâhî kaynakta geliyor çünkü hızın, Duyguların ölmüştür... Tapınılan bir kızın Bir füsun bulamazsın gözlerinde karşında. Istırabı kanma kat ta göz kırpmadan iç! Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç... Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç bir hiç Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşında...
Reklam
Adalar Denizinden Altay’ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine
Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile, Onu bütün gücünle vuracaksın çağında, Savaş.. Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.. Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara, Kazanmanın yolunu bilmiyorsa git, ara "Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında. Siyasette muhabbet, hepsi yalan, palavra.. Doğru sözü "Kül Tigin" kitabesinde ara.. Leninden bahsederse karşında bir maskara Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.. Yatağında ölmeği hatırından sök çıkar, Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar, Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar Ruhlarımız buluşur elbet "Tanrı Dağ"ında..
Adalar Denizinden Altay’ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine
Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini, Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına. Işıksız kulübende boranın esişini Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına. Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca, Nâmert bir el arkandan seni vurur kadınca, Bir gün sabrın tükenir.. Silâhını kapınca Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına... Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar, Senin büyük derdinden başkaları ne anlar? Vicdanını "Paris"e, "Moskova"ya satanlar Küfür diye bakarlar senin dualarına. Her arkadaş!. Bu yolda ben de coşkun bir selim, Beraberiz seninle, işte elinde elim. Seninle bu hayatın gel beraber gülelim Ölümüne, gamma tipisine, karma...
Adalar Denizinden Altay’ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine
Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak, Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin; Senin de bu dünyada nasibin var: savaşmak!.. Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin. Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla.. Hayata ne biçimde geldinse bir borayla Daha sert bir kasırga içinde biteceksin. Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından; Mesut olup gülmeği sök, çıkar hatırından. Belki öldükten sonra bir parça güleceksin. Yüz paralık kurşunla gider "Hayat" dediğin "Tanrı Yolu" uzaktır; erken kalk, sıkı giyin. Yazık bütün ömrünce o kadar özlediğin Güzel Kızıl Elmana varmadan öleceksin.
Adalar Denizinden Altay’ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine:
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset. Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın. Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et, Tunçtan bir heykel gibi ebedî kalmalısın. Istırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın! Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın. Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın Tek başına dileğe doğru at sarmalısın. Yenilmekten çekinme.. Gerilemekten sakın! İradenle olmalı bütün uzaklar yakın; Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın Ateşe atılmalı, denize dalmalısın. Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan! Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan? Ülküsünün dışında her varlığı unutan Kahramanlar gibi sen ebedî kalmalısın..