İnsanlar ifade özgürlüğünü kullanmak istiyorlar ama bir düşünceye sahip olmadan. Ya da düşüncesinin yanlış olma ihtimalini hesaba katmadan ve bunun muhasebesini yapmadan "ifade etme özgürlüğümüzü kullanalım" diyorlar. İfade özgürlüğünün de bir ahlakı olması gerektiği açıktır.
"... Yağmurdan sonra köpük gider, kum kalır."
(13/Ra'd,17)
Yani söylenilen hakikat ise izi kalır ve herkes ona kulak verir; değilse zaten unutulmak kaderidir, çeker gider.
"Kutsal kitapların başına gelen en büyük felaket, ortadan kaldırmaya çalıştıkları eskilerin efsanelerini daha esaslı anlatan kitaplar olarak görülmeleridir."
"İnsanların canını yakan sorunların çok büyük bir kısmının dinle hiç ilgisi yok. İnsanlar dindar olunca sorunlarının da dinden kaynakladığı vehmine kapılıyor."
"Batı'da cihada 'kutsal savaş', deyip duruyorlar. Savaşın başına 'kutsal' koymakla kutsal mı olur!. Kur'an-ı Kerim savaş için 'çirkin bir eylem' diyor. Maturidi de 'Çirkin bir işle dinin hedefleri arasında bir örtüşme olamaz.' diyor.
"Savaşın meydana gelmemesi için yapılan bütün faaliyetler cihaddır, ona [Maturidi] göre. Entelektüel faaliyetler, diplomasi, konuşmak, fikir üretmek, hakikat peşinde koşmak, savaşa giden yolu tıkamak, bunların hepsinin adı cihaddır. Kur'an-ı Kerim'e göre cihad bittikten sonra zorunlu olarak savaş olur; o da çirkin bir şeydir. 'Savaş size zorunlu hale geldi çünkü size saldırılmaktadır. Ama o bir çirkin şeydir' (2/Bakara, 216) Maturidi diyor ki; 'Çirkin bir şey devletin kendini savunma aygıtı olabilir ama dinin yayılma aygıtı olamaz.'"
Taberi, Nesai gibi büyük alimlerin de küfre girdikleri iddia edilerek Müslüman ahali tarafından linç edildiğine şahit olmuştur Müslümanların tarihi. Din, kendi adamlarını koruyacak bir mekanizma maalesef yaratamamıştır. Her ne kadar Hz. Peygamber 'Ehl-i kıble tekfir olunmaz'[namaz için kıbleye yönelen hiçbir Müslüman dinden çıkmış olmakla itham edilemez] dese de, Kur'an 'Aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda son hükmü Allah verecektir' diyerek bu tür ithamların önünü almaya çalışsa da, bu uyarılara kulak verilmediğinin en bariz göstergesi İslam dünyasının hali."
"Yaratılan hiçbir şey, kötüye gidecek şekilde kodlanmaz. Böyle bir durum, hikmetli yaratma eyleminin doğasına aykırıdır. Ama bazen daha kötüye gittiğimizi düşündüren olaylar da olmuyor değil! Aslında mesele şu: Gelecek dediğimiz alan bir imkanlar/potansiyeller alanıdır ve gerçekleşmesi insanlara bağlıdır. ([bk.] 74/Müddesir, 38). (...) Gelecek ile ilgili ümitvarız, çünkü Allah'ın yaratma planındaki iyi niyetine, hikmetli planlayışına inanıyoruz. Ama insanların birer aktör olarak rollerini iyi oynamadıkları bir dünyada iyi bir gelecek bekleme hakkımız yok."
"Dinin içerisinde irrasyonel olarak cin, şeytan gibi insanın başında tahakküm unsuru olarak kullanılan kavramları önce bir defa yeniden anlayalım, yorumlayalım. Peki, niye yeniden anlayıp yorumluyorsun? Çünkü Kur'an-ı Kerim gelmeden önce müşrik Arap toplumunun bir cin inancı vardır. O müşrik adamların cin inancını sen gelip de Kur'an-ı Kerim üzerinden bütün coğrafyalara transfer edersen ben sana bir dakika derim. Kur'an-ı Kerim ayetlerini karşına dikerim senin. Ve derim ki, 'Cine ve cincilere inanan insanları iki kat korku sarar!' (72/Cinn, 6). Din böyle başımıza musallat olabilecek irrasyonel olaylardan evreni temizledi. Fakat kültür onları yeniden diriltti. Hem insanların hem de görünmeyen varlıkların tasallutundan arındırılmış güvenli bir evrene ihtiyacımız var."