"Naygu’nun gözü, devamlı buraya gelip giden insanların suratlarındaydı. Herkesi tek tek gözden geçiriyordu. Kendisi gibi koca burunlu birisini görüp biraz rahatlamak istiyordu."
"İçine düştüğü bu kötü duruma mutlaka bir çare bulmak zorundaydı... Kaybedecek vakti yoktu. Kendine namuslu bir yol seçecek olursa başına gelecekler belliydi... Ya bir duvar dibinde ya da bir yol kenarında açlıktan geberip gidecekti. Birileri de onu getirip, köpek ölüsü gibi bu kapının altına atacaklardı..."
İnsanların doğasında birbiriyle çelişkili iki duygu vardır. Başkasının felaketine gülecek insan
kuşkusuz düşünülemez. Ancak, dara düşen bir insanın tam sorununu halledip düze çıkmaya başladığı an, onun bu rahatlığının karşısındaki insana battığı, onun bu mutluluğunun karşısındaki insanı rahatsız ettiği durumlar da vardır. Hatta gözlemcilerin, beladan yakasını kurtaran insanlar hakkında ‘Keşke aynı belaya uğrasa!’ diye temenni ettikleri bile olur. Karşısındakine gizli gizli düşmanlık bile duyarlar.