Bu dünyadan bir Vincent Willem Van Gogh geçti…
Kardeşi Theo’ya sıkıntılarını, sanatıyla ilgili kaygılarını, maddi sorunlarını ve artık iyice kötüleşen mental problemlerini anlattığı mektuplarının yer aldığı eseri…
Van Gogh'un eserlerinin değer görmemesi ve satılmaması, onun psikolojisini ciddi şekilde etkilemiş. Ah şimdi bu muhteşem eserlerinin ne çok sevildiğini ve değer gördüğünü bilse ne mutlu olurdu. Ne yazık ki her sanatçı gibi kendisi de ölünce değeri anlaşılan biri olmuş. İlk eseri o öldükten sonra satılmış…
Ruhsal sıkıntılarına daha fazla dayanamayıp 37 yaşında kendini vurarak bu dünyadan göçüp gitmiş.
Sanatının değersiz bulunması, onun kendi yeteneklerine olan inancını ve motivasyonunu da zaman zaman sarsmış. Yine de, Van Gogh sanatına olan tutkusunu ve kendini ifade etme ihtiyacını hiç kaybetmemiştir. O, sanatın kendi içinde bir değer taşıdığına inanmış ve bu inançla üretmeye devam etmiş, iyi ki etmiş…
Van Gogh'un mücadelesi, onun sanatsal başarısının ve eserlerinin günümüzdeki değeriyle birleşince, hem trajik hem de yüce bir insan hikayesi olarak öne çıkar.
Theo'ya MektuplarVincent Van Gogh · Remzi Kitabevi · 20186.3k okunma
"Ah keşke, sevdiğimiz ruha doğru eğilip bir aynadaki gibi suretimizi görebilsek, kendimizi okuduğumuz gibi, hatta kendimizden de iyi, başkasını okuyabilsek! Şefkat ne kadar dingin, aşk ne denli saf olurdu!"
Ah, hiçbir şey yapmamam tembelliğimden olsaydı keşke. Tanrım! Kendime ne büyük bir saygım olurdu o zaman. Tembellik de olsa, kuşku duymadığım belirli bir özelliğim olduğu için ne çok saygı duyardım kendime!
‘’ Ah! Sevdiğimiz ruhun üzerine eğilerek, orada bir aynadan görür gibi hangi görüntüyü verdiğimizi görebilseydik sadece! Kendimizi okuduğumuz gibi, hatta daha iyi okuyabilseydik keşke başkalarını! O zaman şefkat ne kadar huzurlu yaşanır, aşk ne kadar saf olurdu!’’
"Ah ne olurdu ben de erkek olsaydım, dedi, erkek olsaydım da ben de bu işlere karışsaydım, ben de sizinle beraber memleket için bir vazife alsaydım, ben de vatanıma faydalı olsaydım..."
(...)
"Kadınlığınız bu söylediğiniz şeyleri yapmanıza neden engel olsun? Bu şeyleri hem yapar hem yaptırabilirsiniz... Ben de şimdi ah kadın olsaydım demek istiyorum. Çünkü ancak kadınlar dünyada bu gibi büyük ve ulvi işleri hem yaparlar hem yaptırabilirler."
-A oğul sen daha çocuksun. Eli boş köylünün işi görüldüğünü sen hiç işittin mi? Onlar kendileri istemeseler de, başkalarına istetirler. Altı saattir yoldayım.
Allah vere de bu kadarcık ile işim bitse, kasabaya gel git olmasa. Ah, oğul, şu jandarmalar ile hocalar karışmasalar halimiz daha iyi olurdu, ama. Ne çare. Biri gelir, bizi hükûmet ile korkutur, haklı haksız para toplar. Öteki gelir, Allah ile korkutur, ramazanlarda, mübarek günlerde aklına ne gelirse onu ister.
"Ah!" derdi "Kuşlar gibi bir uçabilsem. Bulutların üzerine çıkabilsem. Yüzlerce metre yüksekten aşağılara bakabilsem. Ovalara, derelere, şehirlere ve denize yukarıdan bakabilsem. İnsanlara el sallasam. Onlara yukarıdan bağırsam: 'Bakın ben uçuyorum! Hem de bir kuş gibil' desem. Ne kadar güzel olurdu." Küçük Cemal hep bu düşünce ve hayallerle büyümüştü. İşte sonunda Harp Okuluna girmeye hak kazanmıştı.