Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Plotinos'a gelinceye kadar filozoflar için akıl iki farklı şeydi
Bunlardan birincisi mantıksal veya bilimsel akıl yürütmelerde kendisine dayanılan çıkarsamacı veya diskürsif akıl anlamında akıldı. Bu akıl ya bir öncülden onun sonuçları­na veya bir bilimsel düşünce nesnesinden başka bir bilimsel düşünce nesnesi­ ne geçişi mümkün kılan şeydi. Platon ve Aristoteles, insan aklından söz ettik­ lerinde, çoğunlukla onu bu anlamında kullanmışlardı. Ancak Platon ve Aristoteles, daha önce gördüğümüz gibi, bunun ya­ nında bir başka aklın veya düşüncenin varlığını da kabul etmişlerdi. Bu, bi­rinci aklın veya çıkarsamacı aklın, mantıksal veya bilimsel aklın tersine, nes­nesini doğrudan, araçsız bir şekilde ve bütünüyle kavrayan saf bir zihin fiili, entelektüel bir sezgi olarak akıl veya düşünceydi. Bu akıl, bir öncülden sonu­ca veya bir nesneden başka bir nesneye geçtiği için zorunlu olarak değişme ve zaman kavramını gerektiren ilkinden farklı olarak, bir çeşit sezgi, entelektüel sezgi ve entelektüel kavrayış veya temaşaydı.
Sayfa 173 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Tüm insan eylemlerini üç güdü harekete geçirir ; duygu, akıl ve telkin ( doktorların hipnotizma dediği özellik ). Bir kişi, bazen istediği şeye ulaşmayı çalışarak, yalnızca duygularının etkisiyle hareket eder. Bazen de ne yapılması gerektiğini gösteren aklı, hareketlerinin biricik etkeni olur. Diğer zamanlarda, daha doğrusu daha sıkça, hareketlerinin nedeni ya da kendinin ya başkalarının belli bir eylemi telkin etmesi ve kendinin de bu telkinde bilinç dışı olarak boyun eğmesidir.
Reklam
Saf olmamak
Aldatılmak her zaman aptallıkla ilgili değildir. Bu tamamen saflıktan da kaynaklanabilir. Kendilerini yaralanmalardan koruyabilen iki çeşit insan vardır. Kendileri yaşayarak veya başkalarının yaşantılarını gözlemleyerek öğrenenler. Kurnazlığın kıskaçlarını kullanırken, akıl da her şeye elinden geldiğince şüpheyle yaklaşmalıdır. Hiç kimse başkalarının kendisini üzmesine izin verecek kadar iyi niyetli olmamalıdır. Güvercin ve yılanı içinizde birleştirin. Bir canavar değil, bir deha oluştuğunu göreceksiniz.
Tanıdık..
İnsan sabaha karşı saat dörtte umutsuz, boş ve gülünç olur.
Zamanın, bir kişinin altından kalkamayacağı kadar büyük, zor ve akıl almaz bir hazine olduğunu, herkesin kabul ettiği gerçekliği parçalayarak öğrenmişti.
Sayfa 32
Modern toplumda iyiye de küçüğe de ortalamaya da vasata da ihtiyaç vardır. Fakat alt tipleri geliştirme prosedürlerini daha üstün tiplere uygulamamalıyız. Demokratik idealin insanları standartlaştırması zayıfların baskınlığına yol açmıştır. Her yerde güçlülerin yerine zayıflar tercih ediliyor. Zayıflar yardım görüp kollanıyor, çoğu zaman takdir ediliyorlar. Geçersizler, suçlular ve akıl hastaları gibi onlar da halkın sempatisini kazanıyor. Eşitlik miti, sembol sevgisi, somut gerçeklerin hor görülmesi bireyselliğin yıkımında büyük ölçüde sorumludur.
Sayfa 248 - Zeplin YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
[ İnsanoğlu... ]
" Yalnızca ölmek, aç kalmak ve incinmek tehlikelerine karşı değil, özellikle insana özgü olan bir başka tehlikeye, akıl sağlığından yoksun kalma tehlikesine karşı da savaşmak durumundadır... Bir başka deyişle, yalnızca yaşamını yitirme tehlikesine karşı değil, aklını yitirme tehlikesine karşı da kendisini korumak zorundadır... "
Sayfa 70 - Payel Yayınları 2.Basım Haziran 1995Kitabı okudu
İnsan-ı kâmil on sekiz bin âlemi on sekiz bin gözle seyreder. Her bir âleme girer ve girdiği âlemi o âleme uygun bir gözle seyreder. Hissedilirler âlemini duyu gözüyle, akledilirler âlemini akıl gözüyle, mânâları yani ruhlar âlemini kalb gözüyle seyreder. Sen artık geri kalan âlemleri buna kıyas et!
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Kur'an'daki "düşünmez misiniz?" ifadesi
Yine Tabbara, "Ant olsun ki, biz düşünen bir kavim için ayetlerimizi açıkladık", "düşünmez misiniz?" ifadelerinden, İslam'ın, "her şeyde aklı hakem seçtiği, insanları akıllarını kullanmaya yönelttiğini, Kur'an'da elli küsur yerde akıl ve akıl kökünden türemiş kelimeler zikredildiğini ve bunun da akıl­cılığın kanıtı" olduğunu iddia eder. Mantık çok basit ve o kadar da bilimdışıdır. Ve tabü diğer şeyler gibi akılcılığın ölçütünü de daha en baştan sınırlar: Allah'a iman Buna götürmeyen bir düşünce ve akıl, istediği kadar karşıtlarını ortaya koysun, Kur'an'a göre, akıl ürünü değildir! Yani çağın gerisinde, bilim yoksunu insanın hurafelere dayalı aklı, gerçek anlamda akıl olarak sunulmaktadır. Yağmurun nasıl yağdığıru bilmeyen insan, bunu bir gücün yarattığını, demek ki Allah'ın olduğunu düşünmeye yönlendirilmekte ve bundan da Kur'an'ın akla, düşünceye, bilime nasıl önem verdiği sonucu çıkarıl­maktadır.
Reklam
İnsan içgüdüsü ise bozuktur. Onun için, doğruyu eğriden, çirkini güzelden, faydalıyı faydasızdan ayırmasını bilmez ve akıl denilen bir cehennem aletinin hükmü altında gülünç, kaba, sersem ve patavatsız kıvranır durur.
Sayfa 18
Dünya sonsuz ve anlaşılmaz bir şeydir. İnsan yaşamı, bu akıl ermez "bütünün" akıl sır ermez bir parçasıdır.
Cesur Yeni Dünya
Huxley'nin Cesur Yeni Dünya adlı romanında tekdüzelik ve istikrara adanmış bir toplumla karşılaşırız. Bu toplumu oluşturan bireyler anında memnun edilerek idare edilir. İnsan şeklindedirler, ancak insanlıkları körelmiştir. Tüketir, evlilik dışı ilişkide bulunur, makineleri idare eder ve "soma" alırlar. Okumazlar, yazmazlar, düşünmezler, sevmezler, hür iradeleri yoktur. Üretkenlik ve merak, akıl ve tutku, ancak körelmiş olarak içlerinde vardır. Bildiğimiz anlamıyla insan değillerdir ancak bundan yakınmazlarda. Aslında onlar mutlu kölelerdir ve köle olduklarını görmezler, görsellerde umursayacak değillerdir.insanlar toplumun ihtiyaçlarına göre beyin veya kol gücü olarak kuluçkalıklarda üretilirler
Sayfa 238 - KapıKitabı okudu
İnsanın benliği ahlak dengesiyle düzenlenmelidir. İnsan, tabiat bağında yetişmiş güzel bir çiçekse de akıl denilen ruh okşayıcı kokuyla diğerlerinden daha seçkin bir çiçektir. Hayvanlar zümresini idare eden yasaların çoğu insana göre değiştirilmiş, bir kısmı ise adeta dönüştürülmüştür.
Sayfa 30 - Hürmüz, Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Aşk, sevginin cünûn hâli olarak tarif edilir. Cünûn, aklın zâyi olmasıdır. İnsan aşk halindeyken hesap yapamaz olur. Akıl doğası itibarıyla hesap yapar, kendini korur, muhafaza eder;ama aşk gelince insan hesap yapamaz olur. Bu aşk hâli, özellikle insanlarda karşı cinse duyulan temayül şeklinde ortaya çıkıyor m. Bu temayülün içerisinde aynı zamanda dürtüsel duygular da var. Çoğu insan bu fiziksel dürtüyle, içgüdüyle kalbi olan aşkı birbirine karıştırır. Karşı cinse duyulan aşk, kalbin tattıği ve en üst merhalede olan aşk hâli değildir. Dünyada birtakım zevkler vardir, bu zevkler bütün insanlara bahşedilmiştir; çünkü biz hayatı zevkle yaşarız. Aksi hâlde hayat, yaşanılacak bir macera olmaktan çıkardı. Mesela güzel bir yemek karşısında mutlu oluruz, lezzetle yediğimizde ondan zevk alırız. Bu, Allah'in verdiği bir nimettir. Dünyevi zevklerin en üst kademesinde karşı cinse duyulan eğilim vardır. Bunun da üstünde kalbin tattığı haz vardır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.