Nizam-ülmülk'ün derdi,Hasan Sabbâh ve onun gibi düşünenlerdi.Bâtıni düşüncesini İslam'a sokmaya çalışanlardı.Sahabeye dil uzatanlar,Halife Ebubekir,Halife Ömer,Halife Osman ve onların çağında yaşayanlara yapılan hakaretlerdi.
Onun derdi bir türlü düzene uymayanlardı.Yeni yalanlar üretip gerçekleri gizleyenlerdi.İmamlık müessesesi uydurup,bunu İslam'ın gereğiymiş gibi dayatanlardı.İmamlığı,inançlarının kaygan zemininde zaman zaman gaibliğe taşırlardı.Ali'yi,Hasan'ı,Hüseyin'i sever ve sayardı.Peygamber torunlarına,onun soyundan gelenlere en küçük bir dil düşürüşüne dahi izin vermezdi.Ancak onlar adına kan güdülmesine ve İslam içinde kargaşa çıkarılmasına karşıydı.Haklıydı Nizam-ülmülk.
Hasan Sabbâh'ın derdi,Selçuklu değildi.Türkler hiç değildi.Aksine Selçukluya hayranlığı vardı ki elbette bu hayranlık için de Nizam-ülmülk'ün asla yeri yoktu.Hasan Sabbâh'ın derdi,zahiri zorlamaların,Bâtıni düşüncesine,ilime,düşünceye vurmaya çalıştığı gemdi.Hasan Sabbâh'ın derdi zincirlerdi.Haklıydı Hasan Sabbâh.
Hakkında birbirinden bağımsız fikirler vardı insanlarda.En uçtan en ucaydı bu bilgiler.Kimi "Çok iyi!"diyordu kimi "Çok kötü!"Arada hiçbir fikir yoktu.Yorum da...Hasan Sabbâh hakkındaki görüşleri,inanç farklılıkları etkiliyordu.
Doğru bilinen doğru değilse...
Gerçeği aramaktan başka yapılacak yok !
Kitabın başlangıç cümleleriyle başlamak istedim yazıma ilk cümleden beni nasıl içine çektiyse sizleri de aynı tılsımla içine çeksin istedim. Ahmet Haldun Terzioğlu'na ait bir kitabı ilk kez okudum. Ama o şahane tasvirler özellikle kitabın ilk başındakiler resmen bir edebi yapıt dedirtti bana. Oysa ben tarihi bir kitap bekliyordum okumaya başlamadan önce. Ama tarihi edebi bir dille birleştirmek bende çok güzel bir etki bıraktı.
Kitap romansı bir anlatımla yazılmış içeriğinde gerçek bilgiler olduğu kadar kurgu da çok fazla var. Sizi düşünmeye itiyor ,Hasan Sabbah hakkında ne çok farklı görüş olduğuna dair. Hangisini seçeceğine mantık dahilinde bir karar vermeni istiyor ve bütün bunları bir gezgin üstünden anlatıyor. Hasan Sabbah ile çok farklı görüşler var. Alamut gibi alınması zor bir kaleyi alan , tek sözüyle gözlerini bile kırpmadan ölüme giden fedaileri olan, Selçukluyu yıllarca uğraştıran bir şahsıyet için yazılmış bir roman. Okuduktan sonra akıllarda bir soru:
Selçuklu olmasaydı Hasan Sabbah nasıl olurdu,
Hasan Sabbah olmasaydı Selçuklu nasıl olurdu ?
Düşünce özgür olmalı, akla asla kilit vurulmamalı, dokunulmazlar , dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Gerçeğin ışığı özgür düşünce ile ortaya çıkacaktır.
"Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lütfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam."