ben düşüncelerin, sözlerin ve seslerin aldırmazlık dünyasından geliyorum ve bu dünya yılan yuvasına benziyor ve bu dünya öyle insanların ayak sesleriyle doludur ki seni öpüyorken kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar. selam ey masum gece!
Furuğ Ferruhzad
Furuğ Ferruhzad
Eller de körelir, körelen, kötürümleşen, epriyen ve pörsüyen her şey gibi. Uzun bir süre denemedim değil konuşmamayı ve yazmamayı oysa, herkesler gibi. Katılmadım da sayılmaz çok geciktiğim yaşama, saklamaya çalışır davrandım belki de sonrasında gördüklerimi, bildiklerimi, kabullenemediklerimi, mağlubiyetlerimi. Zamanın koyu tahribatına aldırmazlık da etmek istedim üstelik, bedenime direnç taşıdım görünürde. Bir küçük daracık menfezde en güzel nasıl yaşanır sorusunu sordum tabi ki defaatle kendime, lakin yaşamak ve okumak arasındaki gerilimde parçalayarak ve çoklukla okumaya pay ederek benliğimi bir türlü dönemediğimi farkettim gölgelerin, yansıların, yankıların, gerçekliğin, insanların dünyasına. Görmezden geldiğim şölenlere ve akışkan hayata kısmen katılmaya başladığımda yol yordam bilmediğimi ve de öğrenmeye dair kabiliyet sergileyemediğimi, muhataplarımı biteviye kaybettiğimi ve yakınlıklar kurmadaki becerisizliğimi farkettiğimde hayatı yarılamıştım, ne yazık. Çok geç kalmıştım yıkıp yeniden yaratmaya benliğimi. Alışkanlıklarımın esaretindeydim artık. Neyin çıplak ve yalın, neyin de olması gerektiği üzere olmasını ayırt edemiyordum başımı kaldırdığımda zira, orta yaşların sıratında...
Reklam
Kalemimden kırıntılar
Yüreğime belki ilk defa değil ama yine aynı yerden ağrılar girdi,öyle bir ağrı ki bu ağrıyla sürekli yüzleşiyorum. Kara yazı gibi nereye gidersem bir parça benimle geliyor,yavrum gibi ama düşmanımdan beter. Gözlerim karanlığa bürüneli ne kadar oldu biliyor musunuz?Dünya yüzünü gördüğümden beri güneşim hep karanlıktı,hep boğuktu,nefes aldırmazdı bana.Bedenimin her bir zerresi onun esiriydi. Eskimiştim,bazen kullanılıp bazen kendi halime bırakılmış bir bez parçasından farksızdım,üzerime herkesten kalan izler vardı,her iz birbirinden kirli ve iğrençti...
Ruh yapılarının harab olduğunu söyleseniz aldırmazlar, ama karaciğerleri zedelenmişşe "vay başlarına gelenler."
"Gitme de," dedim. Eksik duydu, sağırdı biraz. Biraz güzel ve yaşlı, Tıpkı güneş gibi yorgun. "Gitme de," dedim. Eksik duydu, aldırmazdı biraz. Biraz soluk ve kırılmış, Tıpkı gece gibi. "Allah aşkına, ya gitme de!" dedim. Nasıl böyle duydu anlamadım. Vuruldum canımdan; Ağzından, "Hoşça kal," döküldüğü an...
"İnsanlar böyledir. Çalıştığı sürece nasıl çalıştığına aldırmazlar."
Reklam
402 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.