Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Aşk şarkısı…. Okumayanlar için okunabilir bir kitap neden olmasın en azından yarın bırakmıyorsunuz. Sabihanın gerçekten çocuk sahibi olup olamayacağı merakıyla bir şekilde kitap bitiyor.
Ama jhon zavallı üzümlü kekimi asla hakketmeyen bencil ve ruh hastası sabihaya olan sinirimi haykırmadan da rahat edemeyeceğim. Bir karakter bu kadar mı itici olur.
Kocasının hayallerini beklentilerni bukadar görmezden gelir bir eş….
kendi saplantıları yüzünden 21 yıllarını çöp etti. Ama saf avusturalyalım benim aşkından nasıl ölüp bitiyosa çürüdü o dükkanda.
İsmine bakınca oldukça basit bir aşk hikayesi olduğunu düşünmüştüm ama bir kitabı yalnızca kapağı ile değil, adı ile de yargılamamak gerektiğini bir kere daha anladım.
Alex Miller Tunus, Fransa ve Avustralya'yı içine alan bir hikaye kurgulamış. Başlarda sıkılacağımı düşündürdü ama öyle olmadı. Huriye ve Dom Pakos ile başlayan hikaye, Sabiha'nın gelişi ve John'un bu iki kadının hayatına girişi ile başka bir yöne gidiyor. Arka planda bir kafe ya da restoran olan kurgular her zaman hoşuma gitmiştir. Fransa'da, eşi öldükten sonra yardımcı olmak için geldiği halası Huriye'den kalan lokantayı işletiyor Sabiha. Ait olduğu toprakları içinde getiriyor, her nasılsa özlem duymuyor köklerine. Sadece babasını yeniden görmek istiyor ama çocuğu ile beraber. Çocuğu olacağına candan inanıyor ve tesadüfen kafeye gelip onlara bir soru soran genç gezgin John ile ilk buluşmasında çocuğunun izlerini vücudunda hissetmeye başlıyor.
Buradan sonrası spoiler olacağı için yazmak istemiyorum. Anlatıcı karakter Ken'in de hikayesi var kitapta. Sırf bunun için bile okuduğuma memnunum zira iç içe geçen ve bu geçmiş-şimdiki zaman bağlantılı hikayelerin birlikte anlatılmasını severim.
Uzun sözün kısası; Alex Miller ve Aşk Şarkısı ile tanıştığıma çok memnunum.
Alex Miller herkesin ruhuna hitap eden bir kitap yazmış bana göre. Çünkü herkes kendine göre bir şey bulacaktır kitabı okurken.Duygusal derinliği olan bu romanda hayata ve aşka dair birçok şeyi göreceksiniz. Sürükleyici bir kitap olmanın yanı sıra yer yer insanı büyüleyen bazen de duygusal sınırlarını darmadağın eden bir kitap.Okurken etkilenmemek elde değil.Bir kadının ailesinden uzakta aşkı için mücadele edip daha sonra da çocuksuz kalmanın vermiş olduğu üzüntü ve hırsla sırf çocuk sahibi olma uğruna aşka ihanet eden bir kadının(Sabiha) yaşam hikayesi konu ediliyor bu romanda.Başarılı bir çalışma.Okumak gerek.
352 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Turistler, dul Huriye ve genç yeğeni Sabiha'nın işlettiği Paris'teki küçük Tunus kafesi Chez Dom'a genellikle uğramazlar. Kafe, gurbetteki Kuzey Afrikalı işçiler için evden uzakta bir evdir. Huriye, Sabiha ve diğer Kuzey Afrikalı işçiler kafenin bulunduğu, mezbahalarıyla ünlü Vaugirard semtinin kan kokulu havasına alışmışlardır. Günün birinde kaybolmuş bir Avustralyalı turist, John Patterner, aniden bastıran bir Paris fırtınasından sığınmak için kafeye girince hüzünlü bir aşk hikâyesi gelişir.
"John'a bakarken, erkeklerin sonsuza dek yalnız olduklarını düşündü. Erkekler, dedi kendi kendine, kadınlar gibi değil. Onların yalnızlığı ruhlarında. En derinlerinde, erkekler ömür boyu yalnızlar. Bir adam, bir kadın tarafından sevildiğini ne kadar iyi bilirse bilsin, her zaman tek başınadır..."
Kadının doğasında var olan çocuk arzusu içgüdüleri aşkdan da üstündür bence ama aşk nedir diye sorarsanız tabiiki emektir, sevgidir, paplaşmaktır, bir bebeği yeni Dünya'ya birlikte hazırlamaktır. Aykırı sonlara biten bir kitap.
352 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın ismine bakınca düşük bir beklentiyle başladım. Aşk hikayesi gibi görünüyor ve içinde aşk da var evet ama farklı bir kurgusu var. Aşktan çok öte bir konusu var. Spoi vermeyeceğim. Masal tadında bir kitap okudum ve karakterlerin olaylar karşısındaki tepki ve duruşlarına çok şaşırdım diyebilirim. Tunus'lu Sabiha ile Avustralya'da ailesini bırakıp tıpkı Sabiha gibi Paris'e gelen John'un sıradışı hikayesi.