Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Teddy

Teddy
@ali_colak
Doğal olur esas olur Siyah beyaz aynı terazide Bazen, yanlış olur Ama yine de, güzel olur
TOLSTOY 3 SORU ...... "Dün eğer benim dermansızlığıma acımayıp şu tarhları kazmasaydınız, gidecek ve şu adamın saldırısına uğrayacaktınız ve yanımda kalmadığınıza pişman olacaktınız. Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti; en önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik yapmaktı. Daha sonra bu adam yanımıza koşarak geldiğinde, en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti, çünkü eğer onun yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı." "Bundan sonra şu gerçeği unutmayın: Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez; ve en önemli iş iyilik yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur."
Reklam
İsa cennet krallığının içimizde olduğunu söylemiştir. Marcus Aurelius da “İçinizde arayın. İyiliğin kaynağı içinizdedir ve eğer ararsanız hemen gün yüzüne çıkmaya hazırdır,” der.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İşte, zaman savaşçısı da Rocky Marciano gibidir. Zaman savaşçısı her sabah hayatına yeniden başlamaya hazır bir ruhani arayış içindedir. İşin sırrı hayata her gün yeniden başlamakta gizlidir. Gerçek bir savaşçı uzun vadeli ve doğrusal bir biçimde düşünmektense, zaman perdesini tüm gücüyle delip geçer. Ve bu ruhani bir şeydir.
Hayat okulunda kişinin dili kimliğidir. Farabiye göre toplumda üç' türlü öğretmen vardır. Birincisi aile reisidir. Aile reisi insanların ilk öğretmenidir. İkinci ise okuldaki öğretmenlerdir. Bunlar gençlere ve çocuklara eğitim-öğretim yaparlar. Üçüncüsü ise hükümdardır. Hükümdar da söz ve davranışları ile toplumu eğitir. Yozlaşmaların genelde 'hükümetten' başlaması halk dilinde 'Balık baştan kokar' diye ifade edilmektedir. Hükümdar bozulursa bir süre sonra bu yozlaşma halka yayılacaktır.
Reklam
'Gençlik döneminde günün her saatinde nesnel ya da öznel yepyeni bir deneyim yaşayabiliriz.Kavrayış canlıdır, zihinde tutma becerisi güçlüdür ve bu zamanın anıları tıpkı hızlı ve ilgi çekici bir yolculukta olduğu gibi oldukça ayrıntılı , çok kalabalık ve uzun sürelidir.' diye yazmıştı. ' Ama aradan geçen heryıl bu deneyimleri otomatik rutinlere dönüştürdüğünden , geçip gittiğini fark etmediğimiz günler ve haftalar tatmin etmeyen birimlerin anahtarına çevrilir , yılların içi boşalır ve çöker.' Yaşlandıkça yaşam daha az anımsanır olduğundan , zamanın geçişi hızlanmış gibidir. ' Eğer anımsamak insan olmaksa , daha fazlasını anımsamak , daha fazla insan olmaktır.' dedi Ed.
Yarışmadan bir akşam önce Ed bana son bir tavsiye mesajı yolladı: "Tek yapman gereken imgelerin keyfini çıkarmak ve gerçekten onlardan zevk almak.İmgelerin canlı görüntüleriyle kendini şaşırtığın sürece başarılı olacaksın.Kesinlikle kaygıya kapılma.Umursama , rakiplerine aldırış etme ve eğlenmene bak.Şimdiden seninle gurur duyuyorum.Ve unutma , kızlar yaralardan hoşlanır ve şöhret sonsuza kadar sürer.
Hıncal Uluç köşesinde yazmıştı: " Wimbledon' in ilk zenci şampiyonu efsanevi tenisçi Arthur Ashe, kan naklinden kaptığı AIDS'ten ölüm döşeğindeydi. Hayranlarından biri sordu: "Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?" Arthur Ashe cevap verdi: "Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'n yan finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben?' derim? Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar ise güçlü. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı. Tanrı'ya asla 'Neden ben' diye sormayın. Ne olacaksa olur."
Nietzsche'nin sevgilisi Salome'ye gönderdiği bir mektup; Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum, oynadım. Öyle bir rol vermişler ki Okudum, okudum, anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde. Hem kızdım hem güldüm halime. Sonra dedim ki söz ver kendine; Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin. Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
Ricard dünyanın en mutlu insanı olarak etiketlenmekten o kadar da mutlu değil. “Aslında, doğru yere bakan herkes mutluluğu bulabilir,”diyor.“Otantik mutluluk sadece bilgelik, özgecilik ve merhametin uzun süreli geliştirilmesinden ve nefret, doyumsuzluk ve cehalet gibi zihinsel zehirlerin tamamen yok edilmesinden doğabilir.”
Reklam
İçte istek kabarınca, gitmek mi zordur, kalmak mı? Buradan gidersem sana, kalırsam kendime ihanet ederim, nasıl kurtulunur bu ikilemden?
Kendi kanatlarıyla uçmaya kendini nasıl hazırlamalı insan? Karar almak, bir şeyler yapmak zamanı geldiğinde önce içine dönmeli, kendi içinde yürümeli, aynada gözlerinin içine bakmalı. Gideceği yön için aklının ve kalbinin onayını almalı. Hem gece aklıyla, hem gündüz aklıyla düşünmeli. Zihni bir tür "akış hali"nde çalışmalı. Albümündeki çocukluk resimlerine bakmalı. Bol ağaçlı bir parkta, temiz hava alarak yürürken düşünmeli. Şehri tepeden gösteren bir yerden yaşadığı şehri seyrederek düşünmeli. Hayata başladığı yeri, o ana kadar geldiği yeri, gelecekte olmak istediği yeri düşünmeli. îlk büyük başarısında kendisini sonuca götüren iç güçlerini davet etmeli, o ruhu tekrar çağırmak. Ve bilmeli ki; "Korku yetersiz hazırlıktan doğar, şans en hazırlıklıya yarar."
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.