Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Ali Güdülü
Ali Güdülü
@aligu
LAMASSU
Türk Dili ve Edebiyatı
Mersin
2 Kasım
54 okur puanı
Temmuz 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Milli Edebiyat Dönemi'nin ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'nın önemli yazarlarından Halide Edib Adıvar'ın ilk olarak 1935 yılında "Haber Gazetesi"nde tefrikalar halinde yayımlanan "Sinekli Bakkal" isimli romanı ll. Abdülhamit Dönemi'nde İstanbul'un arka mahallelerinin birinde Sinekli Bakkal sokağında dünyaya gelen "Rabia" isimli kızın yaşadıklarını konu edinir. II. Abdülhamit Dönemi'ni bir arka fon olarak kullanan yazar Batılılaşma sorunu, kültür, sanat, modernleşme ve değişim gibi temalara parmak basar. Adıvar bu eserinin nihayetinde Doğu kültürünün ve Batı kültürünün birbirinden üstün olmadığını, her iki kültürün kendine has güzel taraflarının bulunduğunu ve bu güzellikleri bir araya getirerek de pekala güzel bir hayat sürdürülebilineceğini gösterir. "Kız Tevfik" ile dünya eğlencesini, "İmam İlhami Efendi" ile sofuluğu, "Peregrini" ile Batı medeniyetini, "Vehbi Dede" ile Mevleviliği, "Selim Paşa" ile yönetimi, "Hilmi Bey" ile başkaldırıyı ve "Hafız Rabia" ile Doğu medeniyetinin Batı medeniyetine karşı kapalı olmadığını ama aynı zamanda kendi özelliklerine de sımsıkı bağlı olduğunu yansıtan Halide Edib, tanrısal anlatıcı biçimini seçerek, oluşturduğu karakterlerin eylemleri ile birlikte düşüncelerini de aktararak eserine daha fazla derinlik kazandırmayı başarır. Ayrıca Halide Edib Adıvar Sinekli Bakkal eseri ile 1942 yılında "Chp Roman Armağanı" ödülünü kazanmıştır.
Amerikalı sosyalist yazar Edward Bellamy'nin 1888 yılında kaleme aldığı bu ütopik eser, 1887 yılında hipnotizma yöntemiyle uyutulan ve gözlerini 2000 yılında açan Mr. West karakterinin milenyum zamanında yaşayan Leete ailesi ile yaptığı sohbetlerle dünyada meydana gelmiş değişiklikleri öğrenmesini konu edinir. Savaş, savunma, işsizlik, bireysellik, toplumsal anlayış, emek, insan hakları, ahlâkî değerler, kadınların toplumdaki yeri, devlet anlayışı, sanayi, ekonomi, üretim, ücretlendirme, tekelleşme, israf, denetim mekanizması, suç, güvenlik, eğitim, yargı ve intihar gibi konularda insanlığın bütün yanlışlıklardan sıyrılarak doğruya, birliğe, huzura ve güzelliğe yöneldiğini hayretler içinde öğrenen ve gözlemleyen Mr. West, insanlığın bu değişiminin nasıl bir sistemle gerçekleştiğini zamanla anlamaya başlar. Daha çok politik düşünceleri ile ön plana çıkan yazar Bellamy, kapitalist sistemin insanları nasıl çökerttiğini, insanlığın ilerlemesinin önüne nasıl setler koyduğunu; sosyalizmin ise insanlar için nasıl yaşanılası bir dünya oluşturduğunu okurlara göstermek istemiştir. Eser, yönetim anlayışı bakımından dünyada değişim sinyallerinin verildiği 19. yüzyılın son döneminde ve 20. yüzyılın başlarında bir çok kesim tarafından ilgiyleyle okunmuştur.
Romantik akımın önemli temsilcilerinden, Fransız edebiyatının büyük üstadı olarak gösterilen ve "Sefiller" ve "Notre Dume'ın Kamburu" gibi önemli eserler kaleme almış Victor Hugo, 1829 yılında yayımlamış olduğu "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" adlı kısa eserinde idama mahkum edilmiş bir katil zanlısının yaşamının son anlarını anlatır. Yaşananları idam mahkumunun ağzıyla anlatan yazar, eserde çok sayıda zihinsel faaliyetlere ve duygusal değişimlere yer verir. Sonun her geçen saniye yaklaşması ile birlikte idam mahkumu benliğini, yaşadıklarını, içinde bulunduğu düzeni ve hayatını sorgulamaya başlar. Roman, modern edebiyat eserleri arasında birinci tekil şahıs anlatıcı özelliğine sahip ilk eserdir. Bu yönüyle yenilikçi bir özelliğe sahip olan eser içerisinde bol bol iç monolog da bulundurur. Bu kitabında dilini çok yalın ve sade kullanan Victor Hugo, idam cezasının hem trajik hem de saçma olduğunu biz okurlara göstermek istemiştir.
Okur Takip Önerileri
Amin Maalouf'un Doğu kültürünü güzel bir armoni ile yansıttığı eseri Tanios Kayası. Eser, Mısır'ın küçük bir kasabasında 19. yüzyılın ilk yarısında halen şeyhlik, köy ağalık ya da derebeylik sisteminin devam ettiği zamanda yasak bir ilişkinin ürünü olan Tanios'un efsaneleşen hayatını konu edinir. Eserin arka fonunda ise Fransız İhtilali ile birlikte değişen yönetim anlayışının etkileri, Osmanlı Devleti'nin yaşadığı politik sıkıntılar ve İngilizlerin Kuzey Afrika ve Orta Doğudaki baskınlıkları gösterilir. İhanet, sadakat, intikam, affetme ve sevgi gibi temalara değinen yazar, anlattığı yerlerin sesini, kokusunu, rengini de yansıtabilmeyi başarmıştır. Bu yönüyle Maalouf bu eserinde de Doğu'nun tarihini, insanlarını, insanların yaşayışlarını, kültürlerini ve bilinçlerini doğru bir biçimde kavradığını biz okurlara gösterebilmiştir.
Arayış, yoksulluk, aşk, bozuk düzen, baskı, isyan, ölüm, ölüm, ölüm... Istrati'nin 1928 yılında ele aldığı içinde kendi hayatından da kesitler bulunan etkili eseri Baragan'ın Dikenleri. İçinde bulunduğu bozuk düzenden kurtulmaya çalışan bir gencin bu kurtulma çabası içindeyken yaşadıklarını konu edinen eser, arayış içerisinde olan genç üzerinden toplumun yoksulluğunu, ayarı bozuk düzenin baskısını, yaşanamayan aşkları ve bardağı taşıran adaletsiz durumlar ile birlikte yaşanan isyanları da anlatır. Yazar, hem halkın yaşayış şeklini göstererek hem de zaman zaman yöresel ağız kullanarak Romanya taşrasında bulunan insanların kültürel özelliklerini güzel bir şekilde yansıtmıştır. Bu yansıtılan yerel kültürün içinde de yoksulluk, baskı rejimi ve adaletsizlik gibi evrensel problemler barındırılmıştır. Alt tabakanın yaşadığı sıkıntıları güçlü bir biçimde yansıtan bu eser aynı zamanda arayış içinde olan okuyucuların da ilgisini çekebilir.
Julne Verne'in 1855 yılında bir dergide tefrikalar halinde yayımlanan macera ve aksiyon dolu bu kısa eseri, denizci olan Jean'in kendisi gibi denizci olan ve bir deniz seferinde kaybolan oğlu Louis'i ararken yaşamış olduğu zorlukları ve maceraları konu edinir. Baba Jean ile birlikte Louis'in evlenmek üzere olduğu nişanlısı Marie de denizcilik ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığı halde bütün zorlukları göze alarak bu arama çalışmalarına katılır. Eserde, yaşam için çok az umut, zorlu yolculuk şartları ve ağır doğa koşulları olsa bile sevgi, aşk ve dostluk için bütün sıkıntılara sağlam bir şekilde göğüs germenin ve umudun olduğu yerde hayatı kovalamanın gerekli olduğu işlenir. Diğer aksiyon ve macera eserleri Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Seksen Günde Dünya Gezisi ve Aya Yolculuk'ta bilimsel bilgileri doğru şekilde kullanan ve yerinde keskin fiziki tasvirler yapan Julne Verne, bu eserinde de denizcilik ile ilgili bilimsel materyalleri yerinde kullanarak esere gerçeklik katmış, zorlu deniz şartlarını, buzulları ve fırtınaları en iyi şekilde tasvirleyerek okuyucunun hikayeye daha çok yoğunlaşmasını sağlamıştır. Aksiyon ve macera romanları seven okuyucuların Julne Verne'nin bu kısa eserini beğeneceğini umuyorum.
Jack London'ın 1912 yılında gazetede tefrikalar halinde yayımlanan "Kızıl Veba" isimli bu distopik eseri 2013 yılında dünyayı saran, bütün insanlığı ve uygarlığı yok eden veba salgınını ve devamındaki yıllarda insanların ilkel yaşantılarını konu edinir. İnsanlığın yüzyıllar boyunca büyük emeklerle inşa ettiği medeniyetten uzaklaşıp yeniden ilkel yaşama başlaması ile birlikte aslında hayatın bir döngü içerisinde olduğu, uygarlık ne kadar ilerlese de küçük sebeplerle geriye sarabildiği ve insanlığın bu döngü içerisinde savrulup gittiği anlatılır. Dilin, eğitimin, bilimin ve ahlakın hayatımız için ne kadar önemli olduğunu, bununla birlikte makamın ve maddi zenginliğin hayatın değeri bakımından çok da önemli olmadığını görüyoruz. Jack London'ın bu eserini okuduktan sonra hayatımızın içinde bulunan bazı kavramların değerini sorgulamaya başlıyoruz.
Tolstoy'un aynı toprak sınırları içinde yaşayan Ruslar ile Kazaklar'ın sosyo-kültürel farklılıklarını anlattığı "Kazaklar" isimli romanı 1863 yılında yayımlanmıştır. Eser, Olenin isimli şehirli, medeni yaşantısı olan, sosyetenin içinde bulunan Rus soylusunun belli dış etkenlerle birlikte daha çok gerçekliği, iç huzuru, mutluluğu, sevgiyi ve aşkı aramak için gittiği Kafkasya Bölgesinde yaşayan Kazaklarla olan ilişkilerini konu edinir. Kafkasyadaki sert doğa şartları, köylü halkın yaşam şekilleri ve farklı kültürel yapıları şatafatın, yapaylığın, bencilliğin, ikiyüzlülüğün içinden çıkmış Rus soylusuna sadeliği, gerçekliği, samimiyeti, birlikteliği ve en nihayetinde de gerçek sevgi ve aşkı gösterir.
Uyanış içinde olan Rus soylusunun bu hikayesini anlatırken Tolstoy lirik ve doğal bir dil kullanmıştır. Yazar, Kafkasya'nın doğa harikası bölgelerini keskin tasvirlerle betimleyerek de anlatmak istediği gerçekliği, yalınlığı ve güzelliği desteklemek istemiştir. Eserin genelinde Tanrısal anlatım biçimi kullanan Tolstoy, ara ara karakterlerin duygularını etkili şekilde yansıtmak için de monologlara ve mektuplara yer vermiştir.
Tolstoy'un öne çıkan eserlerinden biri olan Kazaklar, arayış içinde olan insanların ilgisini çekebilecek niteliktedir.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Mahur Beste, Tanpınar'ın önce gazetede tefrikalar halinde yayımlanan daha sonra kitap haline getirilen sosyal ve politik eseridir. Eserde, yıkılma sürecinde olan Osmanlı Devleti'nde, doğu kültürünün çökmekte olduğunu görerek bu kültürden uzaklaşmaya çalışan ama batı kültürünü de tam olarak benimseyemeyen ilim sınıfı insanlarının yaşantıları anlatılır. Bir bakıma arafta kalmış bu insanların anlatımıyla yıkılmakta olan devletin ve bitmekte olan medeniyetin yok oluşları da gözler önüne serilir. Zeki ve çalışkan olmasına rağmen aile ve toplum hayatı içinde tam olarak yer edinemeyen, yalnız bir karakter olan Behçet Bey, oğlunun kendisi gibi olmadığını ve kendisinin oğlunu güzel bir şekilde yetiştiremediğini düşünen İsmail Molla Bey ve Behçet Bey'le zorla evlendirilen, kötü bir evlilik süreci yaşayan Atiye Hanım... Tanpınar, "Huzur'' ve ''Sahnenin Dışındakiler'' isimli eserlerinin başlangıcı olarak bilinen Mahur Bestede, diğer eserlerinde de olduğu gibi "medeniyet olgusu"nu ince bir şekilde, pırıl pırıl Türkçesiyle irdelemektedir.
İçinde otobiyografik öğelerin de bulunduğu Carson McCullers'ın ilk eseri, 'Yalnız Bir Avcıdır Yürek'. 1930'lu yılların başlarında ABD'nin güney eyaletlerinin birinde küçük bir kasabada yaşayan, içkiye düşkün, devrimsel düşünceleri olan ve bu düşünceler doğrultusunda eylemler tasarlayan Jack Blount, görünürde ırkçılığa karşı söylemleri olsa bile siyahilerin daha değerli olduğunu düşünen, ateist, kasabada yıllardır hizmet veren siyahi doktor Benedict Copeland, eşini kaybetmenin üzüntüsü içinde olan bir cafe işletmecisi Biff Brannon, sevgiye değer veren, müziğe önem veren ve müzik ile ilgili hayalleri olan 14 yaşındaki Mick ve bütün bu karakterleri çevresinde toplayan, akıl hastanesindeki en yakın arkadaşı Yunan Antonapoulos'un özlemini yaşayan, temiz yürekli, herkesin sevdiği, sağır ve dilsiz John Singer.
Geçim sıkıntılarının, hayal kırıklıklarının, politik çatışmaların ve ırkçılığın yaşandığı bu kasabada, herkes kendisini güzel arkadaşlıkların, saflığın, vefanın ve sevginin bulunduğu bir limana atmak ister. Kasvet dolu bu kasabada küçük güzelliklerin ortadan kaybolması ile birlikte de her şey dağılmaya ve parçalanmaya başlar.
McCullers, dönemin politik çatışmalarını, toplumun sosyolojik yapısını ve insanların psikolojik durumlarını bu eserinde güzel bir şekilde yansıtabilmiş ve eserine kazandırdığı melodik dille yapıtının okunmasını zevkli hale getirebilmiştir. İlk eserinde başarı gösteren yazar, edebiyat dünyasında dikkatleri üzerine çekmeyi de başarmıştır.
Türkiye İş Bankası Yayınları bu kitabı Tolstoy'un 6(altı) öyküsünü bir araya getirerek oluşturmuştur. Kitapta bulunan öyküler İnsan Neyle Yaşar, Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez, Mum, Kızlar Büyüklerden Akıllıymış, İnsana Çok Toprak Gerekir Mi? ve İlyas'tır.
Sade, akıcı ve çocukların da anlayabileceği bir dille yazılan bu öykülerde Tolstoy diğer eserlerinde de olduğu gibi gözlem gücünden yararlanarak, keskin fiziki tasvirlerle daha çok aşağı tabaka insanların ve köylülerin yaşantılarını anlatmıştır. Öykülerin ele alınan konularının derinliğinde sevgi, açgözlülük, bağışlama, dünya malına fazla değer vermenin doğru olmadığı düşüncesi gibi temalar vardır. Yazar, bazı öykülerin başına Kutsal Kitaptan alıntılar yaparak da anlatmaya çalıştığı değerleri desteklemeye çalışmıştır.
Yazarlığı ile birlikte eğitimci yönü de bulunan Tolstoy'un bu öykülerini yazma sebebi ise çocuklara belli değerleri öğretme isteğidir. Bu sebeple yazılan bu öykülerden yola çıkarak Tolstoy'un edebiyata verdiği önem kadar eğitime ve eğitim ile birlikte nitelikli bireyler yetiştirmeye önem verdiği de anlaşılmaktadır.
Avunamayanlar, 2017 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış Kazuo Ishiguro'nun kaleme aldığı dördüncü eseridir. Eser, bilinmeyen bir Avrupa kentine konser vermek amacıyla giden dünyaca tanınan 'Ryder' isimli piyanistin bilinmeyen Avrupa kentinin insanları ile kısa zamanda yaşadığı ilişkileri konu edinir. Piyanist, ilk defa geldiği kenti ve daha
