"Özgür kırlarda, paçalarına dolaşan ot ve çiçekler içinde, dağ rüzgarlarını dinleyerek dolaşmayı, şirin bir dere kenarında, bir kayanın ya da ağacın altında oturup düşünmeyi, kendini dinlemeyi çok seviyordu."
Sultan hala elime koca bir bişi verdi.Sıcak sıcak,yumuşak...Evleri de yağ kokuyor,süt kokuyor,çuma kokuyor.İnsan nereye baksa gözü doyuyor.
Sultan hala beni kapıya çıkardı.Ben utandım önce biraz konuşmaya,gidecenmi güzel kızım dedi Sultan hala.Akıllı kızım gitmeyeydin dedi...Gidecemde sultan hala, o bişiden daha varsa ver de Asi'ye,Ensar'a,Veysel'e birer parça götüreyim dedim.
Sen çok yaşa dedi Sultan hala.Yanaklarımdam öptü;sonra da bir beze üç tane bişi sarıp getirdi.
Bişileri sıkıca tuttum koynuma soktum...Kokusuna itler gelmesin diye.Eve getirdim.Birer tane verdim Asi'ye,Ensar'a,Veysel'e.Çok sevindiler.Çabuk çabuk yiyip bitirdiler.
"Bir şey değil, çok şey söylemek isterim size. Biz kültür kardeşleriyiz sizinle. Bazı uzak çıkarcı güçler ve bazı yanlış politikalar nedeniyle aralarına nifak tohumları atılmış iki kardeş kültür"
"Ben insanların inekler gibi mutlu olmasını istemiyorum. Birilerinin ağzından çıkan her şeye, ya da kara kaplıda böyle yazıyor denildi diye, inanılmaz..."
Sustuklarımız çoğaltıyor belki bizi. Sustuklarımız eziyor bizi aynı zamanda. Yassılaşıp genişliyoruz. Başka şeyleri de görmeyi de ancak o zaman becerebiliyoruz sanki. Dilimizden gözümüze, kulağımıza, damağımıza, derimize, hatta gerimize uzanan bir çizgi üzerinde büyüyor ruhumuz.
''Ben babanızdan ne gördüm, ne duyduysam öyle bir insanım,'' derdi o tartışmalardan söz açılınca.'' Bunun neresi siyaset kızım? Rahmetli severdi Atatürk'ü de İnönü'yü de... Toz kondurmazdı. Şimdi bir cemaat tarikat işleri çıkmış. Adamın arkasından konuşan konuşana... Din düşmanlığından giriyor, gavurluğundan çıkıyorlar.''