Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Telepati
“Telepati; düşüncelerin, duyguların yazı ya da söz olmaksızın beyinler arasında iletilmesine telepati deniyor. Telepati bir tür duyular Ötesi hissetme olarak tanımlanabilir. Telepati sözcüğü, eski Yunancadaki “tele” (kulak) ve “pati” (duygu) terimlerinden geliyor. Telepati yalnızca düşüncelerin ve duyguların aktarılmasını değil, çeşitli olayların önceden hissedilmesini de kapsıyor. İşitme, görme, dokunma, koklama ve tat alma gibi beş duyuya ek olarak altıncı bir duyu kabul edilen bu özellik, Sigmund Freud’a göre, baskılanmış eski bir özelliktir ve ancak belirli koşullarda ortaya çıkar. İlkel insanlardaki telepatinin tehlikelerden korunmak için gerekli bir mekanizma olduğu düşünülüyor. Bazı durumlarda kişilerin algılama özelliklerinde değişiklik olabiliyor. Örneğin bir yakınını kazada, savaşta ya da hastalıktan kaybetmiş kişiler bazı olayları ya da tehlikeleri önceden hissedebiliyorlar. Beyinde anlık bir düşünce ya da görüntü olarak ortaya çıkan bu durum, kişinin günlük programlarını ya da kararlarını bile etkileyebiliyor. Telepati kişinin duygusal durumuyla da yakından ilgili. Bu özellik daha çok kadınlarda bulunuyor. Bunun nedeni belki de kadınların davranış ve düşüncelerinin, erkeklere oranla duygusal temellere daha çok dayanması.”
Hadi! Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç! " diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Sayfa 44
Reklam
"Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, 'Of yaşam ne güç!' diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir."
Sayfa 44 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsanlarda, görünen beş duyunun dışında bir altıncı duyu daha vardır. Biz buna rahatça dini duygu deriz. Nitekim görünen beş duyunun kendilerine has duyum sahaları vardır. Her biri kendi sahasında vazife görür. Meselâ göz için görülecek şeyler vardır. Kulak için işitilecek sesler vardır v.s.. Tıpkı bunun gibi dini duygunun da bir takım tesir ve faydaları vardır ki, bunlar, Doğulu'ların vazgeçilmez bir unsuru olarak devam eden bu duygunun hususiyetleridir. Nasıl ki, görünen beş duyudan birini kaybeden kimse o organın duyum sahasından mahrum kalır, fevkalâde durumlar dışında, başka bir duyu organıyla onun hissettiklerini hissedemezse, bir duyu organı ne kadar sağlam olursa olsun başka bir organın vazifesini yapamazsa, aynı şekilde beklenmedik bir olayın etkisiyle veya fitraten noksan olması sebebiyle dini duyguyu kaybeden kimse, onun duyum sahasını hissedemez,. Ondan mahrum kalır. Onu ne tasdik, ne de tasavvur edebilir. Tıpkı görünen yıldızları kesinlikle inkâr edip direten inatsı bir kör ve kaynaşan dünyayı ne çağıran ne de cevap veren hiç kimsenin bulunmadığı ölüler şehri zanneden bir sağır gibidir. İşte dini duygudan mahrum olan kimse de böyledir.
Sayfa 319Kitabı okudu
Belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç! " diye inleyecek ve bu­nunla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek ama o zorlu o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak ve 1000 yıl sonra insanoğlu tıpkı şimdiki gibi "Off! Yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak ölmek istemeyecektir.
Reklam
Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, " Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Hadi! Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Bir kâğıt bırakmış. “Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği...” Ha... Evet... Bir kelime daha var, şimdi hatırladım: “Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.” Bu cümle her şeyi söylüyor. Şaşıyorum. Meral’in kendi kendisini bu kadar kısa bir ibare içine sığdırabilmesindeki başarıya hayret ediyorum.
altıncı duyu var, iç ses. Bu duyu sana kendin ve her şeyin sonsuz kaynağı hakkında bir şeyler söyler. Bu duyunun keşfedilmesi gerekir.
Reklam
Birden bana söylenen korkuyla ilgili bir şeyi anımsıyorum. Makineli tüfek ateşi altında insan vücut derisinin varlığını duyumsuyormuş. Altıncı bir duyu ortaya çıkıyormuş.
Hadi!Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar,ceketlerin modası değişecek,belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek;ama o zorlu,o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak.Ve bin yıl sonra insanoğlu,tıpkı şimdiki gibi,"Off,yaşam ne güç!"diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak,ölmek istemeyecektir.
Proprioseptif duyu üzerine...
Etkilendiğimiz, farkına vardığımız ve varlığından mutluluk duyduğumuz beş duyumuz vardır. Bu duyular duyumsanacak dünyayı bizim için yapılandırırlar. Başka duyular da vardır -gizli duyular, altıncı duyular- en az diğerleri kadar yaşamsal ama söze dökülmemiş ve farkına varılmamış duyular. Bunlar, bilinçdışı, otomatik ve keşfedilmesi gereken duyulardır. Tarihsel olarak keşfedilmeleri gecikmiştir. Viktorya döneminde "kas duyusu" olarak adlandırılan eklem ve tendonlardaki reseptörlerin vasıtasıyla bedenin, uzuvların göreceli pozisyonunun fark edilmesi 1890'lı yıllarda yalnızca tanımlanmıştı (ve "özduyum" olarak adlandırıldı). Bedenimizin boşlukla hizalı ve dengede durmasını sağlayan karmaşık mekanizmalar henüz bu yüzyılda tanımlandı ve gizemleri henüz çözülmüş değil. Belki de iç kulağımızın, vestibüllerimizin ve bedenimizin duruşunu yöneten diğer gizli reseptör ve reflekslerimizin değerini ancak uzay çağında, yerçekiminden uzak bir yaşama kavuştuğumuzcia anlayacağız. Normal bir insan için, normal şartlarda bunların varlıkları belirgin değildir. Ama yoklukları oldukça önemli bir etki yaratabilir. Eğer gözardı edilen gizli duyularımızda yanlış (veya saptırılmış) bir duyum varsa, çok tuhaf, bir anlamda körlük ve sağırlığa benzer, dile dökülemez bir yaşantı gelişir. Eğer özduyum tamamıyla bozulmuşsa beden kendine kör ve sağır olur, (Özduyum anlamına gelen proprioception'ın, Latince kökü pmprius'un belirttiği gibi) kendine "sahip olmayı" ve kendini kendi gibi hissetmeyi yavaş yavaş bırakır.
Sayfa 92
Dünyadaki hiçbir yaratıcı güç ve ruh, keza sinir sisteminin imkan verdiği hiçbir ikame ve telafi mekanizması, sürekli deneyimlediği mutlak özduyum kaybını düzeltemezm. Hayati nitelikteki bu altıncı duyu olmayınca da beden sahipsiz ve gerçek dışı kalır.
-Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir. -Bilmem nasıl anlatmalı? Bana öyle geliyor ki her şey yavaş yavaş değişmek zorundadır ve hatta gözlerimizin önünde değişmektedir de. Ve iki yüz, üç yüz yıl sonra, hadi bin yıl olsun-çünkü önemli olan yılların sayısı değil-yeni, mutlu bir yaşam başlayacak. Biz bu yaşamı göremeyeceğiz kuşkusuz. Ama şimdiden onun için yaşıyor, onun için çalışıyoruz ; onun için acı çekiyor ve onu yaratıyoruz. Varoluşumuzun amacı, siz buna mutluluğumuzun deyin isterseniz, sadece bundadır.
Sayfa 44 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
307 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.