Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Amine

Amine
@aminee11
Kendime notlar..
Anne babanın ve öğretmenin geliştirici gücü, bir ulusun en önemli sermayesi ve geleceğinin teminatıdır.
Sayfa 79
Reklam
Türkiye'de kişinin iş hayatında veya yönetim sisteminde mevki ve makamı ne kadar yüksekse suratı da o derece asık oluyor.
Sayfa 69
Öğrencinin zihnine girmek isteyen öğretmen, önce öğrencinin gönlüne girmeyi başarmalıdır.
Sayfa 66

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Amine tekrar paylaştı.
İddia değil ikna adamı olun! İyi tartışabilirsiniz ve hatta muhatabınızı da yenebilirsiniz ama Allah, kalpleri kazanıp kazanamadığımıza bakacak. Süslü kelimeler bulup güzel cümleler de kurabilirsiniz ama Allah söylediklerimizi yaşayıp yaşamadığımıza bakacak.
165 syf.
·
Puan vermedi
Ailesiz Toplum
Ailesiz ToplumAhmet Hakan Çakıcı
8.4/10 · 226 okunma
Reklam
Demokrasi, liberalizm, bireysellik, akılcılık, özgürlük gibi Modernizmin temel sloganlarının/kutsallarının da sonuna geldik. Tarihin en özgür çağında tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar tek düze bir dünya kuruldu. Herkes ayn şehirlerde, aynı parklarda, aynı evlerde, aynı kıyafetlerle, aynı eğitimle, aynı sloganlarla, aynı TV programları ile yaşamaya çalışıyor. Her şeyi aynileştiren süreç, devletleri de ortadan kaldırarak "şirketlerin hâkim olduğu; sorgulanamaz, eleştirilemez "yüce" insanların (Homo DEUS) yönettiği bir dünya kurmakta.
Sayfa 163Kitabı okudu
Sert otoriter rejimlerin baskısı ile sersemletilmiş/ahmaklaştırılmış Müslüman Toplumlar, ölümü görüp sıtmaya razı olmak kabilinden- canlarını kurtarmanın sevinci ile yeni dönemin otoriterliğini ve şiddetini tanımlayabilecek durumda değiller. Bu nedenle olsa gerek, kanunlar üzerinden kendilerine dayatılan seçeneksiz yaptırımların aslında toplumsal şiddet olduğunu da çözemiyorlar. Binlerce yıllık tecrübe ile diktatöryal rejimlere karşı kendilerini, nesillerini ve ailelerini nasıl koruyabileceklerine dair iyi-kötü bir fikri ve tecrübesi olan Müslümanlar, demokrasi kılıfı ile "haz" objesi üzerinden kendilerine uygulanan şiddete karşı nasıl direneceklerini konusunda hiçbir fikre sahip değiller.
Sayfa 161Kitabı okudu
...gençlik-sorumsuzluk yaşı o kadar ilerletildi ki, "gençlik bitti" denilen yerde, adam olmak, olgunlaşmak değil, yaşlılık dönemi başlıyor. Üç boyutlu sanal gerçeklik dünyasının oyun ya da porno fantezileri arasında kaybolmuş erkekler, aile sorumluluğunu alabilecek olgunluğa da erişemiyorlar. Üç boyutlu sanal dünyaların içinde bir oyundan başka bir oyuna, bir cinsel fanteziden başka bir cinsel fantaziye yuvarlanırken sanal hatunların kucağında olgunlaşamıyor, adam olmaya fırsat bulamıyorlar. (Araya bir not girelim; üç boyutlu oyun üreticilerinin neredeyse tamamı porno sektörü tarafından satın alınmış durumda.)
Sayfa 148Kitabı okudu
İstanbul Sözleşmesi'nin kadını sahiplenen ve onu "güçlü" kılan adeta, "Senin keyfini kaçırdı. Hadi onu cezalandır, arkandayız." der gibi kışkırtan tavrı birliktelik sonlandıktan sonra birden değişiyor: Kadın polise telefon ettiği an erkeği evden 6 ay uzaklaştırabiliyor ama pişman olup, şikâyeti geri çekemiyor. Erkeği geri, eve alamıyor. İstanbul Sözleşmesi diyor ki; "... Şikayette bulunulmasına bağlı olmamasını ve mağdur şikâyetini veya ifadesini geri alsa bile kovuşturmanın devam etmesini sağlamak üzere..." Yani kadın, "erkeği evden atarken" güvenilir ve güçlü biri olup, beyanı esas kabul edilirken, erkekle beraberliğine geri dönmek istediğinde, "kadın gücünün" arkasındaki kudret ortadan kayboluyor ve kadın ne istediğini bilmeyen, beyanının hiçbir hükmü olmayan, güvensiz, aciz birine dönüşüyor.
Sayfa 128Kitabı okudu
İstanbul Sözleşmesi tüm kadınları, adeta niyet okuyabilen ve niyet okurken yanılma ihtimali bulunmayan saf, iyi niyetli, hatasız ve kusursuz bir melek; tüm erkekleri ise her an, kadının psikolojisini yüksek kalitede tutmaktan sorumlu, potansiyel kötülük makinesi olarak görüyor. Böyle bir süreç, ahlaki/ruhi herhangi problemi bulunmayan bir kadın için, şiddetten koruma işlevi görebilir. Ancak kadın, ahlaken ve ruhen sağlığı yerinde olmayan, hırslı, intikamcı, menfaatçi, düzenbaz veya öfke, kıskançlık, kin gibi nedenlerle kontrolünü kaybetmiş biri ise ne olacak? Mesela 2016 yılında Şanlıurfa'da "kocam bana 1 senedir tecavüz ediyor, beni zorla hamile bıraktı." diyen bir kadının iddiaları savcı tarafından çelişkili, mesnetsiz, diğer aile fertlerinin anlattıkları ile uyumsuz bulunup davanın reddi istenmesine rağmen, "kadının beyanı esastır" denilerek kocaya 18 yıl hapis cezası verildi. Bu davada kadının ahlaken ve ruhen ne durumda olduğunu veya gerçekte hangi saikle hareket ettiğini bilmiyoruz ancak kocanın 18 yıl "tecavüzcü koğuşunda kalmak üzere ceza aldığını biliyoruz. Böyle bir uygulamanın erkeklere verilen; "kadının, her an psikolojisinin bozulması, kıskançlık, hırs ya da intikam duygusu ile seni, senelerce tecavüzcü koğuşuna atılabileceği bir birliktelikten uzak dur," mesajı olduğu kanaatindeyiz.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği üzerine özel sektörün faaliyetleri çok daha yoğun: Ariel; #ShareTheLoad, Dove;#SpeakBeautiful, Unilever; #unstere- otype ve Badger&Winters; #Women- NotObjects gibi birçok firma Twitter ile ortak düzenledikleri kampanyalarla reklam ve internet sektöründeki cinsel ayrımcılığı hatırlatan kelimelerle mücadele başlattılar. Arçelik de Whatsapp gruplarında cinsiyeti çağrıştıran kelimeleri takip etme kararı aldı.
2011 yılında imzalamış olduğumuz İstanbul Sözleşmesi tam olarak yürürlüğe girerse ya Kur'an'ın ve diğer kutsal ve dini içerikli kitapların (İncil, Tevrat, Talmud, Buhari, Tirmizi, Müslim, İlmihal, Mesnevi vs.) yok edilmesi ya da yeniden yazılması(!) gerekecek. Bu hali ile İstanbul Sözleşmesi'ne göre Kur'an'ın ve diğer kutsal kitapların okunmasının, okutulmasının, duyurulmasının, nesillerden nesillere aktarılmasının önüne geçmek devletin sorumluluğudur.
Hollanda Kraliyet Ailesi'nin desteği ile yapılan "Ne var, Ne yok. Gençlerle Güvenli İlişkiler Üzerine Çalışmak" ve Norveç Toplum Güvenliği Bakanlığı'nın desteğiyle yapılan "ANKA, Çocuk Destek Programı" gibi projelerle ortaokul ve lise çağındaki gençler ve onların eğitimcileri, toplumsal cinsiyet eğitimi, cinsellik, flört, güvenli seks, hamilelik ve hamilelikten korunma gibi konularda bilinçlendirilmeye çalışılıyor. Ancak bize göre bu dersler bir bilinçlendirmeden çok öğretme, yönlendirme, yaygınlaştırma, özendirme, meraklandırma, meşrulaştırma, yayma işlevi görüyor. Ortaokul çocuğuna senin flört seçme hakkına kimse karışamaz, flörtünü şöyle seçeceksin, ilişkiye böyle gireceksin, hamile kalmaktan böyle korunacaksın, gaylik şöyle bir şeydir, lezbiyenlik böyle hissetmektir demek onun ilgisini çekmek, merakını uyandırmak ve kışkırtmaktan başka bir şey değildir, kanısındayız.
Bilim Adamı" kelimesine, "erkek egemenin" erkeği yücelten cinsiyetçi bir ibaresi olduğu için itiraz edildi. Ve erkeklere "Bilim Adamı", kadınlara "Bilim Kadını "ibaresi kullanılmaya başlandı. Ancak bu kullanım çok kısa sürede piyasadan çekildi. Çünkü bu ibare "Toplumsal Cinsiyetlere" uygun değildi. Cinsiyetin kadın ve erkekten ibaret olduğunu (ikili cinsiyet rejimini) kabul ediyordu. Bu ifade gayleri, lezbiyenleri, travestileri, sevicileri, dönmeleri vs. ifade etmiyor, dışlıyor; "Bilim Gayi", "Bilim Sevicisi", "Bilim Dönmesi", "Bilim Erkek Çocuk Sevicisi(oğlancı)" gibi yeni ifadeler üretilmesini gerekli kılıyordu. O noktada "Bilim İnsanı" kelimesi üretilerek cinsiyete erkek-kadın üzerinden bakan tanıma itiraz edilmiş ve Toplumsal Cinsiyetleri kabul eden bir ifade üretilmiş oldu.
İstanbul Sözleşmesi, II. Dünya Savaşı sonrasında cephelerde eriyen erkek nüfus nedeniyle ortaya çıkan işçi ihtiyacını, kadınları sanayiye çekerek kapatmaya çalışan sermaye destekli projelerden biri olan Cinsiyet Eşitliği projesinin devamı olarak düşünülebilir. Zeminini 1957 yılında Avrupa Birliği çerçevesinde imzalanan Roma Anlaşması'nın 119. maddesindeki "Kadın Erkek Eşitliği"nden, fikri altyapısını Alfred Kinsey'den, dinamizmini feminist hareketlerden, lojistik desteğini büyük sermayeden alıyor.
616 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.