Sadakat, rikkat, rahmet, esrar anlayışı...
Celâdet, adalet, heybet ve bütün bâtın incelikleriyle bir arada zâhire nüfuz...
Yumuşaklık, hayâ, edep ve ismet...
Büyük akıl, hikmet, şecaat ve ulviyet...
Biri derinlikte, biri genişlikte, öbürü gizlilikte ve daha öbürü erginlikte ve herbiri bunlardan herbirinde, Peygamber emânetinin çatısını taşıyan dört büyük sütûn...
Geriye insan ve mâna diye bir şey kalıyor mu? Bunların kurduğu esrarlı bir dörtköşedir ki, bu dört köşenin her çizgisi üzerinde, herbiri kendi mizacına göre O'ndan, o nurdan renk veren birer pencere...
Yani yine onlar yok, O var...
O'nsuz, bunlar, şu bildiklerimiz mi olurdu?
Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali, O Nur'un etrafında dört cepheli bir fenerdir ki, kendi öz renkleri, üstün yaratılışları içinde yine O'nu ifadeye memur...