Ateş;
'söndürmeyin beni. Alevlendirin beni. Ben sizin varlık nedeninizim.
Ben sönersem, ocağınız söner. Ben sönersem ve susarsam insanlık ölür. Bunu bilin. Gözyaşımı silin ve ona göre davranın ' diyordu. Ama bu, ne Musa 'nın denizi yaran asasıydı, ne Muhammed'in gözleri açan tılsımı, ne de lsa 'ımn çarmıha gerilerek göğe yükselişiydi. Bunlar insandı. Zerdüşt'ün bereket sofrasında bir zaman konaklamış bir neslin evlatlarıydı. İnanç ve güvenlerini ateşle olan akrabalıklarını Kawa 'dan almışlardı. insandılar, insan. Hem de onlar gibi gülen ağlayan ve acı çekendiler. Ama ateş konuşmasına devam ederken, tutsaklar taşlaşmıştı. Her biri birer heykeldi, öylece duran. Karar veremiyorlardı, kimdi bu insanlar? Hangi arkadaşlarıydı? Su döküp söndürmediler mi, yoksa alevlendirdilet mi? Tereddüt ama ikirciklikli bir an kötü andır ...
Sabahın gün Işımasıyla bir kara duman bulutu doğuyordu.
33. Koğuştan, zindana tutsakların kara haberini iletiyordu. Ellerinde su bidonlanyla bekleyen tutsaklar arkadaşlarımızı kurtaralım anlayışıyla hareket ederek suları döktüler. Ateşin içinde olanların kimler olduğu artık anlaşılıyordu. Bu Ferhat KURTAY
şu Eşref ANYIK bunlar da Necmi ÖNER ve Mahmut ZENGİN'dir. "
Adnan Yücel ateşi söndürmedi, su dökmedi. Öyle bir ateş
tutuşturdu ki dünya döndükçe yanacaktır. Adını da ben koydum kitabın "Ateşin ve Güneşin Çocuklan ... "
Pek çok lider gibi Atatürk de her asırda ve coğrafyada görülebilen aşırı iki ucun sürekli mağduru olmuştur. Uydurulan bazı efsaneler şunlardır:
- İngiliz kralının güya Atatürk'ün elin öpmesi,
- Atatürk'ün Tokyo'ya ve Paris'e cami yaptırması, - Muhammed (as) 'ın kabrini Vahhabilerden kurtarması,
- Filistin için kanımızı