Oscar Wilde artık kendi özel dünyasındaydı. “Artık anlıyorum ki, başlangıçta Tanrı, her insan için özel bir dünya yaratmıştır. İşte hepimiz, içimizde olan bu dünyada yaşamaya çalışmalıyız.” Bunun için “zevkin heykelini” kırıp “sürekli ıstırabın heykelini” yapmak yoluna giriyor. Bunu da “mutluluk” diye adlandırıyor.
Saat 21.25. Hep kendimleyim. Ne büyük, ne korkunç bir yalnızlık, insanın salt kendisiyle kalması. Sıkıldım, boğuldum, öldüm. Birdenbire, ansızın kendimden iğrendim.
... kurtuluş yolumu nerede, nasıl bulabileceğimi bilmiyorum; bilmek de istemiyorum. Ama doğru söylemiyorum. Yalan atıyorum düpedüz. Bu yaptıklarım, bu çektiklerim, bu inkârlarım, tepkilerim, kendime bir yol arayışından başka ne olabilir ki? Yeni bir yol bulma çabası.
Ama öylesine kırık, yenilmiş, yorulmuş bir yanım var ki, onunla konuşmak değil, ona susmak istiyorum. Susmak, çok zor bir kelime. O susuyor işte, susuyor ve bunun için de kendisini hiç zorlamıyor.