Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan tercih eder. Öğrenmek ve mantığını çözmek arasında bir tercih yapar. Öğrenen insan her şeyi ezberler. Şarkı sözlerini, kitap isimlerini, büyük düşünürlerin doğum ve ölüm tarihlerini ezberler. Mantığını çözmeye çalışansa hayatın işleyişini kavramaya uğraşır. İsimlerin, tarihlerin bir önemi kalmaz. Birkaç temel bilgi yeter sanatın, hayatın mantığını çözmek için.
Reklam
Milyarlarca değişik tondan ses. Dünyanın dönme sesini bile duyabiliyorum. Beynim milyarlarca parçaya ayrılacakmış gibi sızlıyor. Kulak zarlarım birbirine değiyor. Seslerden çıldırıyorum. Ellerimle kapatıyorum kulaklarımı yatakta kıvranarak. Yetmiyor! Yastığı başıma bastırıyorum. Sıkıştırıyorum kafamı yatak ile yastığın arasına. Ama gitmiyor sesler. Yeni doğan çocukların ağlamaları, mayına basan askerin çığlığı, taksi çağıran kadının bağırışı... Düşüncelerimi bile duyamaz oluyorum. O kadar çok ses var ki!..
Zaten bizim gibi insanların dayanıklılığı çok anlamsız ve iğrençtir. Parazitler gibi dünyanın üzerine yapışmış olan bizler, ölümsüzlüğe en yakın olan kişileriz. Ve bizim yanımızda, hayatlarında birçok amaç taşıyan ideal insanlar böcekler gibi dökülürler. Belki de dünya üzerindeki en gerçek adaletsizlik...
Bir zamanlar benim de dostlarım vardı. Gerçek dostlar. Ağızlarından çıkacak olanları merak ettiğim dostlar... Sonra anlayamayacakları kadar kötü oldum yanlarında.
İnsan, insan olmaya geliyor dünyaya. Kesinlikle bir tercihi yok. Hiçbir şeyi seçemeden de gömülüyor toprağa. Yerin iki metre altındayken de bin bir böceğe lunapark oluyor daha önce bin bir dudağın öptüğü bedeni...
Reklam
Eğer bir önemi olsaydı gittiğim yerlerin, tanıştığım insanların, yaptığım uzun konuşmaların, hepsini teker teker dökerdim önümdeki kâğıtlara. Farkım kalmazdı Balzac’tan. Hiçbir farkım kalmazdı Céline’den. Ağır bir dille yazılmış, özenle seçilmiş sıfatlarla dolu tasvirler kaplardı bu sayfaları. Ölümlerini gördüğüm insanların dudaklarının kalınlığından, üzerlerindeki paçavraların dokumasına kadar her ayrıntıyı anlatırdım. Ama ben doğanın bana emrettiğini yapıyor ve unutuyorum. Bütün fazlalıkları unutuyorum. Şekilleri hatırlamıyor ve önemsemiyorum. Tek önemsediğim ve yazmaya değer bulduğum, olayların mantığı. Başka bir şey öğrenmedim ben hayattan. Belki gelecek sefere!
Tabiî hareketim, sokakta konuşmak istenilmeyen biriyle karşılaşmamak için atılan devasa bir tura benziyor. Sorulabilir hangisi daha kolay diye. İki dakika selamlaşmak mı, yoksa üç kilometre fazla yürümek mi?
Herhangi bir yalan söyleme ihtiyacı hissetmiyordum karşımdaki adama.
Sudan çıkıp kuma sırtüstü yattım. Masmavi bir gökyüzü. Gözlerimi kıstım önce, bakamadım. Vazgeçtim görmekten. İndirdim gözkapaklarımı. Karanlık ama gecelerdeki gibi değil. Gündüzün aydınlığı sıkışmıştı gözkapaklarım ile gözlerimin arasına. Yalnızdım. Ve bir hayvan kadar huzurluydum...
560 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.