“Ulema hanedanlarının mensupları, Şeyhülislamlık ya da kazaskerlik makamlarından kendi akrabalarını görevlere getirebilirlerdi. Ebussuûd’un ailesi buna bir örnektir.”
Sayfa 313 - Kronik KitapKitabı okudu
“Kadılar Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde en önemli kişilerdi. Her şehir, kasaba, köy ve yerleşim yeri, imparatorluğun büyük kısmında bir Hanefî olan ve hukuku kendi mezhebinin öğretilerine göre yöneten bir kadının otoritesinidir.”
Sayfa 307 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
“Dîvân-ı Hümâyûn’un tamamı, -Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı olmak üzere- haftanın dört günü, yürütmeye ilişkin bütün üyelerinin katılımıyla toplanırdı.”
Sayfa 202 - Kronik KitapKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu, şeriatla ondan tamamen bağımsız bir biçimde gelişen seküler hukukun yan yana yaşadığı tipik bir modern-öncesi İslami yönetim özelliği göstermekteydi. Bu seküler hukuk, "kanun"du. Dini bir topluluğun hukuku olan şeriattan farklı olarak kanun, imparatorluğun hukukuydu.
Sayfa 30 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
“Orhan Bey’in halefi I.Murad, tasviri günümüze ulaşmış ilk Sarayı yaptırmıştır. Bu, Osmanlı gezgini Evliya Çelebi’nin on yedinci yüzyılın ortasında hâlâ ayaktayken tasvir ettiği Edirne’deki Eski Saray’dır.”
Sayfa 172 - Kronik KitapKitabı okudu
15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyı­lın büyük bölümünde, İstanbul'da Fatih Camii'nin bitişiğindeki Sahn-ı Seman (Sekiz Medrese), Osmanlı İmparatorluğu'ndaki dini ve hukuki eğitimin zirvesini teşkil ediyordu. İstanbul'da Süleymaniye Camii'nin bi­tişiğindeki medreseler, külliyenin 1557'de tamamlanmasını izleyen on yıl­larda en itibarlı konumu işgal eder duruma geldiler. Medreselerde müderrislik kariyeri, yetişmiş hukukçuların kadı olarak kariyerlerini devam ettirmelerinin bir alternatifiydi. Bir müderrisin ilk ata­ması, yetersiz desteğe sahip bir taşra medresesine ve az bir maaşla olabi­lirdi, ama bu daha yüksek rütbeli bir medreseye ve nihayetinde İstanbul ya da diğer bir büyük şehirdeki hanedan kurumlarından birine yükseltil­me olasılığı sunmaktaydı.Doğru ilişkiler sayesinde bir müderris mesleğin daha aşağı basamaklarını bütünüyle atlayabilirdi. Medreseler aynı zaman­ da yargının yüksek kademelerine giden bir yoldu. Sultan, İstanbul, Bursa, Edirne ve diğer büyük şehirlerin kadılarını küçük kasaba kadıları arasından değil, aksine önemli medreselerin, özellikle de Sahn-ı Seman 'ın hocaları arasından atamaktaydı.
Sayfa 13 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
147 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.