Ömür boyu ev işi ya da emek piyasası içinde geçen bir ömür. Bu feodal "cinsiyet kaderleri" aşkın vaatleriyle yumuşatılır, yüceltilir, kes­kinleştirilir, perdelenirler. Aşkın gözü kördür.
Ai­lenin gelenekten arındırılmasıyla bugün ortaya çıkan cinsiyetler arası karşıtlıklar önemli ölçüde iki kişilik düz­lemde ortaya çıkıyorlar; yaşandıkları yerlerse mutfak, yatak ve çocuk odası. Çıkardıkları sesler ve belirtileri, evlilikteki bitmek bilmeyen ilişki tartışmaları ya da kar­şılıklı suskunluktur; yalnızlığa kaçış ve ondan çıkış; eş­lerden birinin birden anlamamaya başladığı, diğerinde bulduğu emniyet duygusunun kaybı; boşanmanın ver­diği acılar; çocukların tanrılaştırılması; diğerinden mü­cadeleyle alınan ve yine de onunla paylaşılacak olan, kendine ait bir parça yaşam için verilen savaş...
Reklam
Bizler boş sözlerin reel ola­rak var oldukları bir çağda yaşıyoruz. Zaferi romantizm kazandı, terapistler ceplerini dolduruyor.
'Tümüyle mutlu bir çağ olsaydı, edebiyatı olmazdı." Heinrich Mann
Aşk keyiftir, güvendir, şefkattir, hiç kuşku yok, en azından vaat olarak, ama diğer bütün şeyler ve tam tersi de pek eksik değildir: can sıkıntısı, öfke, alış­kanlık, ihanet, yıkım, yalnızlık, terör, çaresizlik...
"İlk kadın okuma yazma öğrendiğinde dün­yadaki kadın sorunu da başlamış oldu," (Marie von Ebner-Eschenbach). Eğitim, kapanın kapağını açtı, mes­leki ilerlemeye olanak sağladı, yani ev hanımlığı konu­mundan bir kaçış başladı; eşitsiz mesleki imkanların meşruiyetini ortadan kaldırdı; kendine güveni ve esir­genen imkanların bütün tartışmalı alanlarında kendini ortaya koyma yeteneklerini artırdı; kadınların kendi pa­ralarını kazanması evlilik içindeki konumlarını güçlen­dirdi ve evliliği hayati bir güvence olarak görmek ve sür­dürmek zorunluluğundan kurtardı.
Reklam
108 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.