Aşk merhamet de, yemin de, sözleşme de ta­nımaz. Söylenen, kastedilen, yapılan şeyler, ağzın, elle­rin ve bedenin diğer bölümlerinin dilinden daha fazlası değildir. Yeterince sevilmediğini ya da yanlış sevildiğini düşünen hangi insan, hangi mahkemeye gidip hakkını isteyebilir ki? Adalet, doğruluk (ya da dünyamızın taşı­yıcı sütunları artık nelerse) var mıdır aşkta?
Aşk keyiftir, güvendir, şefkattir, hiç kuşku yok, en azından vaat olarak, ama diğer bütün şeyler ve tam tersi de pek eksik değildir: can sıkıntısı, öfke, alış­kanlık, ihanet, yıkım, yalnızlık, terör, çaresizlik...
Reklam
Bizler boş sözlerin reel ola­rak var oldukları bir çağda yaşıyoruz. Zaferi romantizm kazandı, terapistler ceplerini dolduruyor.
Arzuların tren köprüleri yukarı çekilmiş durumda, çünkü bu aksi halde dayanılmaz olacak yara­lanmalara karşı tek ve en iyi korunma gibi görünüyor.
'Tümüyle mutlu bir çağ olsaydı, edebiyatı olmazdı." Heinrich Mann
"İlk kadın okuma yazma öğrendiğinde dün­yadaki kadın sorunu da başlamış oldu," (Marie von Ebner-Eschenbach). Eğitim, kapanın kapağını açtı, mes­leki ilerlemeye olanak sağladı, yani ev hanımlığı konu­mundan bir kaçış başladı; eşitsiz mesleki imkanların meşruiyetini ortadan kaldırdı; kendine güveni ve esir­genen imkanların bütün tartışmalı alanlarında kendini ortaya koyma yeteneklerini artırdı; kadınların kendi pa­ralarını kazanması evlilik içindeki konumlarını güçlen­dirdi ve evliliği hayati bir güvence olarak görmek ve sür­dürmek zorunluluğundan kurtardı.
Reklam
108 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.