Aşk merhamet de, yemin de, sözleşme de tanımaz. Söylenen, kastedilen, yapılan şeyler, ağzın, ellerin ve bedenin diğer bölümlerinin dilinden daha fazlası değildir. Yeterince sevilmediğini ya da yanlış sevildiğini düşünen hangi insan, hangi mahkemeye gidip hakkını isteyebilir ki? Adalet, doğruluk (ya da dünyamızın taşıyıcı sütunları artık nelerse) var mıdır aşkta?
Aşk keyiftir, güvendir, şefkattir, hiç kuşku yok, en azından vaat olarak, ama diğer bütün şeyler ve tam tersi de pek eksik değildir: can sıkıntısı, öfke, alışkanlık, ihanet, yıkım, yalnızlık, terör, çaresizlik...
"İlk kadın okuma yazma öğrendiğinde dünyadaki kadın sorunu da başlamış oldu," (Marie von Ebner-Eschenbach). Eğitim, kapanın kapağını açtı, mesleki ilerlemeye olanak sağladı, yani ev hanımlığı konumundan bir kaçış başladı; eşitsiz mesleki imkanların meşruiyetini ortadan kaldırdı; kendine güveni ve esirgenen imkanların bütün tartışmalı alanlarında kendini ortaya koyma yeteneklerini artırdı; kadınların kendi paralarını kazanması evlilik içindeki konumlarını güçlendirdi ve evliliği hayati bir güvence olarak görmek ve sürdürmek zorunluluğundan kurtardı.