Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Soykırımları önlemek veya muhtaçlara yardım etmek yerine, böyle davranmak için asıl sebebin Tanrı mı yoksa dharma (Hint ahlak kuralları) mı ya da kişisel gelişim mi olduğunu tartışarak vakit kaybedersek, asıl ahlaksızlığı o zaman yapmış oluruz
Anlattığım hayat basit ve gösterişsiz; zararı yok. Bütün ahlak felsefesi alelade ve kendi halinde bir hayata da girebilir, daha zengin, gösterişli bir hayata da: Her insanda, insanlığın bütün halleri vardır.
Reklam
Adalet Görevi
Adaletsizlik, başkalarının hakkının iptali demektir. Biz, ne kadar hukuka sahipsek adâletsizliğin de, o kadar çeşitli şekli vardır. Hatta, öncekilerin dedikleri gibi, son derecede bir adâlet, son derecede bir haksızlıktır. Diğer bir ifadeyle, bir insanın, bütün haklarım kesin bir şekilde istemesi, bazı hallerde kendi hukukundan ileri gitmesi demektir
Sayfa 165 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
İrade
Descartes der ki: “İnsan, eylemlerinde kararlı ve azimli olmalıdır. Zamanımızda, insanın arzularının çok geniş olmasına rağmen o, bu arzuları çok yetersiz bir şekilde yerine getirmek istemektedir. Hatta, çoğunlukla, insanın gerçek iradesi bile yoktur. Bunun yerine, zayıf bir iradesi vardır. İradenin gevşekliği ve arzularının taşkınlığı gibi, birbirine ters iki hal kadar insanı küçültücü ve alçaltıcı bir şey yoktur.
Sayfa 135 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Görev Ahlakı
Ahlâkî iyi, kişiden bir başka kişiye geçerken artar. Leibniz der ki, “Başkalarının kötü olmasından zevk almak, olgunluğun yokluğunun işaretidir.” O, olgunluk, mutluluk ve başkalarını sevme arasında bir eşdeğerlilik bulmuştur. Bu eşdeğerlilik, başkasına karşı görevimizin bizim kendimize karşı olan görevimize uygunluğunu gerektirir. Her ikisi de, herkes için yükümlülük olması gereken bir “gerçek iyi” nin yani olgunluğun araştırılmasına yöneltir. Gerçekte Leibniz der ki: “Sevmek, diğerinin mutluluğundan haz almak veyahut bir başkasının mutluluğunu kendi mutluluğunun yerine koymak demektir."
Sayfa 123 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Ahlak Ekolleri
Aristip “Hikmete sahip olan kimse, lezzetler, yani zevkler arasında, iç hürriyetini korumalı ve bu lezzetin sahibi olmalı, mahkumu olmamalıdır” diyerek, bu kaybedilmiş kurala bir çare düşünmüştü. Fakat, bu düzeltici kural çok hayalî bir şeydir. Çünkü, lezzetin kendisinde, zevkleri takdir edebilmek için emin bir kural yoktur.
Sayfa 86 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Reklam
Ahlak Ekolleri
Eylemlerin üç genel nedeni vardır. Bunların birincisi lezzet (zevk)tir. İhtiras ve eğilimlerimizin doğrudan doğruya tatmin edilmesidir. İkincisi, menfaat, yani, hepsi az zahmet veren, bizim en çok hoşlandığımız, hayatımızın çeşitli dönemlerindeki hesap ile belirlenmiş çıkarlardır. Sonuçları itibariyle, bize, esef ve ızdırap veren zevklerden vazgeçeriz. Üçüncüsü, hayır veya görev, yani bir kanuna itaat bir ülkünün gerçekleştirilmesi, akıl tarafından kavranmış ve mecburî gibi değerlendirilmiş ideal bir gayenin meydana gelmesidir.
Sayfa 85 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Hürriyetin Aklî Mekanikliği
Özetle, her fikir, organsal olarak varolmaya çalışır. Fakat, bizim düşüncelerimizin hepsi, eşit şekilde varolmazlar. Bunların arasında, bir çeşit hayat mücadelesi, âdetâ bir varolma kavgası vardır. Hayvanın pek az düşüncesi olur. Yuva hayaliyle sihirlenmiş olan kuş, yalnız yuvasını yapar. Bundan başka bir hayale sahip olmadığından, yuvadan başka bir şey yapmaya muktedir olamaz. Nitekim, Kastor denilen hayvan da, yalnız su cereyanlarına karşı sedler inşasına hazırdır. Fakat, insan böyle değildir. Kendisini rahatsız eden bir fikre veya bir hayale, zihninin ışığı sayesinde bir engel kor veya bu birinci düşünceyi yok eden diğer bir düşünceyi onun yerine koyar; veyahut da, henüz başlangıç halinde bulunan hayal telkin edebilir.
Sayfa 75 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Eylemlerimizin Sebepleri: Ahlâkî Hürriyet
Hatta, hürriyete lüzumundan fazla önem vermenin, hürriyetin ruhu olan ahlâk için kötü sonuçlar verebileceğini unutmamak gerekir. Çünkü, bu halde, öyle bir rahatlık içinde uyuşmuş olurduk ki, hırsların ve alışkanlıkların yalancı güvenini ve sonuçlara sıkıca sardıkları bin türlü bağları, âdetâ bir hükümet darbesi ile kırmaya muktedir olduğumuza kâni olur, Auguste Comte gibi, “Ben, kainat gibi, nefsimin de hakimiyim” diyecek kadar kendimizi kuvvetli zannederdik.
Sayfa 48 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Vicdandan Kaynaklanan Hüküm ve Duygular
Spinoza, “Lezzet, aşağı mertebede bir kemalden daha yüksek bir kemale geçmek; elem, büyük bir kemalden küçük bir kemale inmektir” demekle, lezzet ve elemi çok derin bir şekilde tanımlamıştır. Bu tanımların, ahlâkî lezzetlere, yani hazlara ve ahlâkî elemlere, yani ızdıraba tatbik edilmiş şekillerinden doğru hiç bir şey yoktur.
Sayfa 32 - Akçağ Yayım 2. Baskı 2001
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.