Oturduğu yerden dışarı bakınca görebildiği tek şey, fare rengi, kapanık, değişmemiş bir cerahat duygusu veren sonsuz grilikti: Beton evler, sonra daha yüksek evler; kapalı ve alçalmış gökyüzüyle birleşip görebildiği her şeyi çimentolaştıran, geometrik asfalt yollarla bütünleştiren bir grilik kafesi.
Bazen yüreği sıkışıp, dertop olup boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne.
Reklam
Bölünmüş bir dünyada, sağduyulu kalmaya çalışan ve herhangi bir takıma girmeyen adama duyulan kuşku, sonunda o insanın çarmıha gerilmesiyle sonuçlanıyordu.
“Yanlışa karşı çıkıyorum ama doğruyu gereken güçte savunamıyorum. Ben biraz korkağım galiba!”
“Şiddetten nefret ediyorum ama ne yazık ki şiddeti durdurmak da şiddet kullanmayı gerektiriyor.”
Sonrası boşluktu işte, boşluk, boşluk, boşluk! Büyün gün boştu; yapacak hiçbir şeyi ve gidecek hiçbir yeri yoktu. Sokaktaki insanlar onu görmüyor gibi davranıyorlardı.
Sayfa 139 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.