İnsanın doğası,ancak kendisini bildiğinde diğer yaratıklardan üstünleşir.Kendisini bilmediği anda ise vahşi hayvanların düzeyinden de alta iner.Bütün diğer canlılar için kendisini bilmemek doğaldır,ama insan söz konusu olduğunda bu bir ahlaki lekedir.
Sadece şöhret olmayı kafasına takıp
şöhretin en yüce amaç olduğunu düşünen kişi
sınırsızca uzanan gökyüzüne çevirmeli bakışını,
sonra da yeryüzünün şu daracık evine.
Kazandığı büyük şöhretten utanç duyacaktır,
şu küçücük alanı bile dolduramayan.
Ey gururlu insanlar,neden gevşetiyorsunuz boynunuzdan
ölüm boyunduruğunu boşuna?
Ulaşmış olsa da şöhreti uzaktaki halklara
adı dilden dile dolaşmış olsa da,
saygın ailesi seçkin rütbelerle ışıklar saçsa da,
ölüm bu yüce şöhreti küçümseyecek nasıl olsa;
zenginini fakirini bir araya getirir,
soylusunu soysuzunu eşitler.
Hani nerede vefakar Fabricius'un kemikleri?
Brutus'a ne oldu,ya çatık kaşlı Cato'ya?
Ardında kalan şu silik şöhretleri,
içi boş adlarını birkaç harfe emanet etmiş şimdi.
Ama birkaç ünlü adı tanıyoruz diye,
diyebilir miyiz ki biliyoruz bütün ölüleri?
İşte orada yatıyorsun,meçhul şekilde,
şöhret dediğin tutmaz ki belleği dipdiri.
Daha fazla yaşamayı umuyorsan hala,
şu ölümlü adının soluğunda.
Onu da alacak elinden,o son gün,
ve ikinci kez öleceksin işte o gün!
Eğer Tanrı hem sizin hem de benim ne yapacağımızı biliyorsa, nasıl olur da ne yapacağımız hakkında hakiki bir seçim yapabiliriz?... Eğer eylemlerimizle ilgili bir seçim yapmamız mümkün değilse, yaptıklarımız yüzünden cezalandırılmamız ya da ödüllendirilmemiz ne kadar adildir?