Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
meğer ki...
"Tin, dile ait sözcükte ya da mitsel imgede her ikisinin de denetimine girmeden yaşar. Şiirin ifade ettiği şey ne tanrıların ve daimonların mitsel söz-resmidir, ne de soyut tanımlamaların ve ilişkilerin mantıksal hakikati. Şiirin dünyası, yanılsama ve fantezi dünyası olarak her ikisinden de ayrı durur; ama öte yandan saf his alanı sadece bu yanılsama kipi içerisinde ifadesini bulabilir, tam ve somut edimselleşmesine de ancak bununla erişebilir. Bir zamanlar insan zihninin karşısında katı gerçekçi güçler olarak çıkmış söz ve mitsel imge şimdi tüm gerçekliklerini ve etkilerini çıkarıp atmıştır, tinin, içerisinde engel ya da engelleme ile karşılaşmadan yürüyebileceği hafif, parlak bir 'aether' haline gelmişlerdir. Bu özgürleşme, zihin, sözün ve imgenin duyusal biçimlerini bir yana attığı için değil, her ikisini de kendi organları olarak kullandığı için elde edilir; bu sayede zihin onların gerçekte oldukları şeyi idrak eder: meğer onlar zihnin kendi tezahürünün biçimlerinden başka bir şey değilmişler."
Sayfa 115 - Mecazın Gücü (aether: maddenin, beş duyu ile algılanamayan hali)Kitabı okudu
"... mit ile dilin, düşüncenin evriminde; anlık deneyimlerden kalıcı kavramlaştırmalara, duyu izlenimlerinden tarif etmeye geçiş evriminde benzer roller oynadıkları ve her birinin işlevlerinin birbirlerini koşullandırdığı apaçıktır. Zihinsel yaratımımızın, kozmosa dair birlenmiş görüşümüzün doğduğu büyük sentez için toprağı ikisi birlikte ve birleşim halinde hazırlarlar."
s. 53 / Dil ve KavramlaştırmaKitabı okudu
Reklam
"... kuramsal bilginin bütün kavramları mantığın daha alt tabakası üzerine kurulu olan, yani dilin mantığı üzerine kurulu olan daha üst tabakasını oluştururlar yalnızca. Fenomenleri kavramaya ve anlamaya yönelik entelektüel işin başlayabilmesinden önce, adlandırma işi onu öncelemiş ve belli bir işlenmişlik noktasına erişmiş olmalıdır. Çünkü hayvanların da sahip olduğu duyu izlenimleri dünyasını zihinsel bir dünyaya, bir idealar ve anlamlar dünyasına çeviren bu süreçtir. Tüm kuramsal kavrayış, dilin önceden oluşturduğu bir dünyadan yola çıkar; bilim insanı, tarihçi, hattâ filozof, ancak dilin kendisine sunduğu halleriyle nesnelerine razı olmak durumundadır."
s. 37, 38 / Dil ve KavramlaştırmaKitabı okudu
"Dilsel kavramların birincil işlevinin, deneyimlerin karşılaştırılarak belli ortak özniteliklerin seçiminden değil, fakat deneyimlerin yoğunlaştırılmasından, deyim yerindeyse, bir noktaya dek damıtılmasından oluştuğu açıktır. Ancak bu yoğunlaştırmanın tarzı her zaman öznenin ilgisinin yönüne bağlıdır ve deneyimin görüldüğü ereksel bakış açısı tarafından belirlendiği kadar deneyimin içeriği tarafından belirlendiği pek söylenemez. Arzulamamıza ve istememize, umudumuza ve kaygımıza, eylememize ve yapmamıza önemli görünen her ne varsa: o ve yalnızca o, sözel "anlam"la damgalanır."
Sayfa 47 - Dil ve KavramlaştırmaKitabı okudu
"...modern dil bilimi, dilin "kökenini" aydınlatmaya dönük çabalarında sık sık, Hamann'ın, şiirin "insanlığın anadili" olduğunu ifade eden yargısına geri dönüp durur. Bu bilimin uzmanları, konuşmanın köklerinin yaşamın yavan, mensur vechesinde değil şiirsel vechesinde yattığını, öyle ki konuşmanın nihai temelinin, şeylerin nesnel görünüşüyle ve belli özniteliklere göre sınıflandırılmasıyla meşgul olmada değil, öznel hissin ilkel gücünde aranması gerektiğini vurgulamışlardı. ... Tanrının imgesinin icra ettiği işlevin aynısı, kalıcı varoluşa yönelik aynı eğilim, dilin telaffuz edilmiş seslerine de atfedilebilir. Sözcük, tıpkı bir tanrı ya da daimon gibi, insanın karşısına kendisine ait bir yaratım olarak değil, kendinde ve kendi sayesinde var olan nesnel bir gerçeklik olarak çıkar. Kıvılcım atlar atlamaz, ânın gerilimi ve duygusu sözcükte ya da mitsel imgede boşalır boşalmaz insan zihniyetinde bir tür dönüm noktası vuku bulmuş olur; sırf öznel bir durum olan içsel heyecan kaybolmuş ve mitin ya da konuşmanın nesnel biçimine çözünmüştür; artık sürekli-ilerleyen bir nesnelleştirme başlayabilir."
s. 44, 45 / Dil ve KavramlaştırmaKitabı okudu
"Kavrayışı mitsel / dinsel tutumun büyüsü altında olan bir kimse için bütün dünya basitçe ortadan kalkmış gibidir; dinsel ilgisine hükmeden dolayımsız içerik, her ne olursa olsun, öyle bütüncül bir biçimde bilincini doldurur ki başka hiç bir şey onun yanında ve ondan ayrı olarak var olamaz. Ego, tüm enerjisini bu tek nesne üzerinde
s. 42, 43 / Dil ve KavramlaştırmaKitabı okudu
Reklam
Koşulsuz bir hümanizm ve mutlak bir rasyonalizmle somutla şan Aydınlanma'nın, kendisini yıkma ve inşa etmede, analiz ve sentezde gösteren bu iki yönlü düşünme hareketinde, aklın eylemle ilgili kullanımından dolayı, kendisini en mükemmel bir biçimde açığa çıkardığını söyleyen Yeni Kantçı düşünür Ernst Cassirer de Aydınlanmayı aklilikle kökleşen, rasyonalitede tecessüm eden bir değer sistemi olarak değerlendirir. (Cassirer. 1951) Ona göre, fikirleri izafi olarak homojen bir bütün meydana getiren Aydınlanma, kamusal alanın inanç, batıl itikat veya din tarafından değil de, akıl tarafından yönetilmesi ve yönlendirilmesi arzusunu, aklın toplumu değiştirme ve bireyi gelenek ve keyfi otoritenin baskı ve tehditlerinden kurtarma gücüyle beslenen inancı, din ya da gelenek yerine bilim eliyle geçerli kılınan veya meşrulaştırılan bir dünya görüşünü ve nihayet, Batı Avrupa'nın büyük düşünürlerinin bütün bu talep, özlem ve bakış açılarına cevap veren entelektüel hareket ya da felsefesini ifade eder. (Cevizci. Aydınlanma Felsefesi, 2007: 16)
Böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey, aynı zamanda üzüntüsünün kaynağı mı olmalı?
Ama insan yaşamaktadır ve kendi gözünde yaşamaya layık olmamaya katlanamaz...
Sayfa 38 - İş BankasıKitabı okudu
İnsan haklarının zafer kazanmasına yardım etmeyi beceremezsek, insanın mutluluğu hayali yitip gidecektir.
Sayfa 26 - İş BankasıKitabı okudu
751 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.