Bu karanlık servilerin büsbütün karanlıklaştırdığı mezarlıkta rüzgarların vahşi ıslıklarını dinlemek içimdeki hiçlik korkusunun kamçısı yanında bir sabah rüzgarı gibi tatlı idi.
Her kadının içinde bir iskelet gören adam aşka yükselebilir mi?...Dudaklarından kurtlar, göz çukurlarından ölümün karanlığı çıkacak. Bir kadını böyle gören bir göz sevebilir mi?
Anılar tatlı da olsa, acı da olsa içimizde aynı sızıyı duyarız. Böyle anlarda kendi mezarımızı ziyaret etmiş gibiyizdir. Yaşayan mı ölüdür, ölen mi yaşamaktadır, pek belli değildir.
Anılar tatlı da olsa acı da olsa içimizde aynı sızıyı duyarız.Böyle anlarda kendi mezarımızı ziyaret etmiş gibiyizdir.Yaşayan mı ölüdür,ölen mi yaşamaktadır pek belli değildir.İçimizdeki bu sızı günlerce sürer.Neden sonra sevincini, umutlarını yitirmiş yeni kişiliğimiz soğuk,acımasız ağlarıyla o eski hayalleri örter, karartır. Yeni, tatsız bir anının mayası gelişmeye başlar.İçimizdeki son sancı da yok olur.Bundan dolayıdır ki geçmiş günlerin tatlı anılarını yitirmek istemeyenler, hasretini çekseler de yaşadıkları eski yerleri bir kez daha gidip görmekten sakınsınlar.
Benim için yaşamak düz bir ovada emniyetle koşmak değil dostum. Sarp kayalar arasında açılmış bir kır çiçeği koparabilmektir. Ah! Bilemezsiniz ondaki mutluluğu.