Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
KONYALI MEHMED VEHBİ EFENDİ ve OĞULLARI...
Mehmed Vehbi Efendi resmî bir insandı. Oğullarından Ahmed hâkimdi; diğeri Fevzi ise kumaşçılık yapardı. Soyadı kanunu çıkınca "Çelik" soyadını aldılar. Mehmed Vehbi Hoca'nın kumaşçı olan oğlu Fevzi, CHP'nin il başkanlığını da yapmıştı. Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda CHP genel başkanı olan İsmet İnönü, Konya'ya geldiği zaman, onun evinde kalırdı... (devamı yorumda)
Sayfa 182 - 183 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Vehbi Efendi'nin CHP Başkanı Oğlu, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Gâye uğrunda çalışmak, didinmek, nihâyet ölmek! Ah ne güzel meşgale, o ne hoş eğlence, o ne mes'ud hâtime imiş. Ben onu şimdi adamakıllı hissediyorum. Acaba yine o günler gelecek mi? Yine gayemiz uğrunda canımızla başımızla çalışabilecek miyiz? Çıkmayan canda ümid var derler, değil mi kardeşim? Allah büyük, elbet bizim de âtıl bâtıl oturmaktan kurtulacağımız günler gelecektir.
Reklam
Yarın, huzûr-i İlâhî’de, kimseler, Ömer’in Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile; Evet, hilâfeti yüklenmeyeydi vaktiyle. Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu! Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes’ul! Yetîmi, girye-i hüsrân alır, Ömer mes’ul! Bir âşiyân-ı sefâlet bakılmayıp göçse: Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse! Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri: O damla bir koca girdâb olur boğar Ömer’i! Ömer duyulmada her kalbin inkisârından; Ömer koğulmada her mâtemin civârından! Ömer halîfe iken başka kim çıkar mes’ul? Ömer ne yapsın; İlâhî, beşer zalûm ü cehûl ! Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den... Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen?
İLMİ VAR İRFANI YOK!..
Yozgatlı Müderris İhsan Efendi, Mehmed Âkif Bey'den duyduğu bir anekdotu anlattı: "Esterâbâdi'nin bir beyti var. Beytü'l kasîddir, mısra-ı bercestedir, hakkında ciltler yazılsa, şerhi bitmez. Beyit şudur: "Âlimanrâ ilm hest ü râz nîst / Mürgânrâ bâl hest pervâz nîst!.." Bu Farsça beyitin kısa mânâsı: "Âlimler görüyorsun ilmi var irfanı yok. Kuşlar görüyorsun, kanadı var, uçması yok..."
Sayfa 383 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Mehmed Âkif'i Nasıl Tanıdım ve Sevdim, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
HÜLÂSATÜ'L BEYAN SAHİBİ KONYALI VEHBİ EFENDİ...
Hâdimli Hoca (Müfessir, Konyalı Mehmed Vehbi Çelik), Zeynelabidin ve Ziya Efendilerin yurt dışında vefat etmiş bulunmaları dolayısıyla şu sözleri söylemiş: - Yeryüzünde yatacak yer bulamadılar; vatan onları dışarı attı..." Buna karşılık amcam şöyle demişti: "Birisini Beytullah bağrına bastı; diğerini de Muhammed Mustafa sancağı altında sakladı... Bir Cennetü'l Muallâ'ya diğeri Cennetü'l Bakî'ye gömüldü... Bu zatlar Müslüman Türkün Müslüman kalmasından başka ne için çalıştılar, başka ne istiyorlardı? Onlar için böyle konuşup da Türkün Müslüman kalmasını istemeyenlere sevgi saygı göstermek, büyük bir âlimin şanına yakışır mı?" -devamı yorumda-
Sayfa 173 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Amcam, Vehbi Efendiye Dargındı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Hicran Şiirinden
İlâhi! Söktüm attım, işte hücrem şimdi çırçıplak: Ne âfâkında tek kandil, ne mihrabında seccade: Ezelden bildiğin toprak, bütün varlıktan âzâde. Serilmiş secdelerdir bekleyen yerlerde mihmânı: Bu üryan şu'le dersen, sinemin pâyansız îmânı. İlâhî! Bir hatâ ettimse, elvermez mi hüsranım? Güneşler doğdu, aylar doğdu, ben hâlâ perîşânım! . . İlâhî! Pek bunaldım, nerde nûrun? Nerde gufrânın? Cehennem gezdirip dursun mu âfâkımda hicranın? Evet, gafletti sun'um, lâkin insan gaflet etmez mi? Yıkandım bir ömürdür döktüğüm, yaşlarla, yetmez mi?
Reklam
Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın! Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha: Bir kupkuru çöl var ne ışık var, ne de vaha!
Dönemin hükümetinin ayıbıdır bu da
İstanbul'daki son günlerinde bütün eski dostları ile her sınıf ve meslekten hayranları devamlı olarak ken­disini ziyâret etmişler, sevdiği hâfızlar ona istediği kadar Kur'an okumuşlardır. Nihâyet bitkinliğinin artması ve havaların soğuması üzerine tamamen Mısır apartmanına yerleşen Mehmed Âkif, 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı 19.45'te vefât etmiştir. Allah rahmet eylesin. Ertesi günkü gazeteler, İstiklâl Marşı şâirinin vefâtını haber verdiler.. Beyoğlu hastahânesi'nde gasl olunan cenâze öğleye doğru Beyazıd Câmii’ne getirildi... Âkif, ha­yatında olduğu gibi memâtında da tiksindiği yapmacık resmî tavırlardan kurtulmuştu: Resmî kişiler ve ku­ruluşlar onun vefâtı karşısında müsbet en ufak bir kı­pırtıda bile bulunmadılar. Cenâze merâsimine katılan topluluk için, Midhat Cemal Kuntay, şunları yazıyor: "Cenâze Beyazıd'dan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenâzenin geleceği belli değil. "Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. 'Bir fıkara cenâzesi olmalı' dedim. O anda Emin Efendi Lokantası'nın sâhibi Mâhir Usta, elinde bir bayrakla cenâzeye koştu. Sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peydâ oldu. Üniversite'nin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme ka­padım. Cenâzeyi tanımıştım.
*YOZGATLI MÜDERRİS YOZGATLI İHSAN EFENDİ
- "İhsan efendi, 1925 yılında, yüksek tahsil yapmak için Kahire'ye gelmiş. İstanbul'dan hareket eden vapurda Mehmed Âkif merhum da varmış. Mısır'a, artık temelli kalacağı, son gelişiymiş. İhsan Efendi, Âkif Bey'i ilk defa bu vesile ile tanımış. İhsan efendi, El Ezher'deki tahsilini tamamladıktan sonra imtihana girerek "âlimiyye" şehadetini-diplomasını almış; imtihanda yüzlerce talebe arasında ikinci olmuş. [...] Kahire'ye gelişimin ilk günüydü. Arkadaşlar, "İhsan Efendi'ye derse gideceğiz, seni de götürelim dediler. İhsan efendi , medrese olarak kullanılan eski bir tekkenin hem müdürü hem de müderrisi idi. İhsan Efendi burada Arapça ve Türkçe ders takrir ediyordu. Arapça olan derslerine Türklerle birlikte Habeşli, Sudanlı, Nijeryalı, Hindistanlı, Pakistanlı talebelerde katılırdı... [...]İhsan Efendi, biz Türklerle bilhassa meşgul olmak ve bizi yetiştirmek istiyordu. Şöyle demişti: - "Ben sizi, İslâmiyet'e ihlâs ile pek çok hizmetler etmiş; bu yüzden de bütün kötülerin düşmanlığını celbederek, başına bir çok felâketler sarılmış olan, kendi memleketimiz için hazırlamak istiyorum. Gelin sizle Türkçe edebiyat okuyalım." Bunun için Ziya Paşa'nın "Terkib-i Bend" ve "Terci-i Bend"lerini okumamızı istedi. Okumaya başladık...
Sayfa 331 - 334 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Mısır'a Gelişi, Âkif Bey'le Aynı Vapurda, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Ama beklediğini bulamamanın verdiği hayal kırıklığını biz de yaşadığımız için iyi biliriz. Vefa ve kadirşinâslık gibi beklentiler, insan olarak özelliğimizdir. İhanete uğramak yıkar insanı... Kurt gibi kemirir, çökertir. Dost bildiklerinden darbe yemek, onu hüzün ve kedere boğdu.
582 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.