Din ve Vicdan Hürriyeti
Kur'an-ı kerimdeki “Dinde zorlama yoktur” âyeti (Bekara: 256) gereğinçe, gayrımüslimler, kendi inançlarından dolayı aslâ taciz edilemez. Dinlerini öğrenmek, yaşamak ve çocuklarına da öğretmek hakkına sahiptir. Ülke, eğer sulh ile fetholunmuşsa, buradaki mâbedler sulh anlaşmasının hükümlerine tâbi olur, Tarihte bu gibi sulh anlaşmalarında, umumiyetle mevcud mâbedlere dokunulmayacağı, yeni mâbed yapılmasına da karşı çıkılmayacağı açıklanmıştır. Eğer ülke harb ile (anveten) fetholunmuşsa, mevcud mâbedlerin âkıbeti hükümdar tarafından tesbit olunur; yeni mâbed inşâına da izin verip vermemek hükümdara âit bir salâhiyettir. Ancak tatbikatta harb ile fethedilen ülkelerde, şehrin en büyük mâbedi (kilisesi) câmiye dönüştürülmüş; diğerlerine dokunulmadığı gibi, yeni mâbed yapılmasına da izin verilmiştir. Çünki orası artık İslâm beldesidir. İlk Cuma namazını kılmak vecibedir. İstanbul ve Anadolu mabedlerinin çoğu deprem ve sair sebeplerle harab haldeydi. Fetih esnasında mevcut İstanbul kiliselerinin çogu zaten Lâtin işgalinde yıkılmıştı. Hükümetin zimmi cemaatlerine bu vesileyle maddi yardım yaptığına dair çok sayıda vesika arşivde mevcuttur.
Sayfa 315Kitabı okudu
"Böyle gece yarısı mühim bir imza için geldiğini anladım. Abdestim yoktu;abdest almak için seni beklettim. Çünkü bu milletin hiçbir kağıdına abdestsiz bir imza atmadım" (Sultan Abdülhamid Han )
Sayfa 163 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Timaş Yayınları
Gözyaşlarında bile asalet vardı..."Artık ölebilirim "dedi. "Gönlüm rahat... İşte vatanım... Ve işte kardeşlerim..." (Abdülhamid in son eşi Behice Sultan)
Osmanlı hukuku, daha önce de belirtildiği üzere Roma hukuku, Anglo-Sakson hukuku gibi müstakil bir hukuk sistemi olmayıp, esas itibariyle İslâm hukukuna dayanır. Dolayısıyla şer'i hukukun hükümleri, Osmanlı hukukunun da esas prensiplerini teşkil eder. Osmanlı hukukunun karakteristiğini teşkil eden bir de örfi hukuk vardır ki, şer'i hukukun boşluk bıraktığı sahalarda bu hukuka aykırı olmamak kaydıyla hükümdar tarafından kanunnâmelerle meydana getirilen hukuktur. Osmanlıların, fethettikleri ülkelerde câri bulunan bazı kanun ve örfleri aynen kabul ve tatbik etmesi de örfi hukukun bir başka boyutunu ifade eder.
Sayfa 101Kitabı okudu
Şehzâde Harun Efendi'nin “Sürgündeki Hânedan” Kitabına Takriz-i Âlileri Uzun yıllardır tanıdığım ve yazılarını takip ettiğim kıymetli kardeşim Ekrem Buğra Ekinci'nin Sürgündeki Hânedan isimli kitabın okudum. Kütüphanemde itinâ ile saklayacağım. Ekrem Bey, ailemizi yakından tanır ve sever. Ben de bildiklerimi ve duyduklarımı kendisine nakletmişimdir. Sürgün ve sonrasında yaşadıklarımızı dile getiren bu çalışmasından ötürü kendisini tebrik ediyorum. İnşallah yazdıkları insanların tıkalı kulaklarını açar. Kendisine ve ailesine duacıyım. Muvaffakiyetlerinin devamını dilerim. Cenab-ı Allah, yâr ve yardımcısı olsun. Harun Abdülkerim Osmanoğlu İstanbul, 2015
“Def-i mefasid, celb-i menafiden evladır.” (Bir iyilik yapmaktansa, bir kötülüğü önlemek daha iyidir.)
Reklam
1.000 öğeden 771 ile 780 arasındakiler gösteriliyor.