"İnsanın iradesi de, vücudu ve hayatı gibi kendi malı değil, kendi istediğini yaptığını sanarken gerçekte tabiatın istediğini yapıyor: Kendi etrafında dönerken, farkında olmadan güneşin etrafında dönen dünya gibi. İnsan şuuru, kendini bilmesi büyük bir şey şüphesiz; ama bu, kaçta kaçı?"
Kimdir bu dost, yüzlerce binlerce şiirinde çağrılan dost? Çok sevdiği Taptuk Emre mi? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Hacı Bektaş mı? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Muhammet, Muhammet'in sevdiği Ali mi? Onlar değil diyemezsiniz. Bütün in sanların bütün minarelerden ve çan kulelerinden çağırdığı Tanrı mıdır? Değildir diyemezsiniz. Yunus'un dost dediği, onun ardından bütün Anadolu saz şairlerinin dost dediği varlık, dost sözüyle anlattığı boz bulanık ülkü gerçek insanlık değil midir? Değildir diyemezsiniz. Yunus Emre'nin dost dediği üstün gerçek bugün Aşık Veysel'in dost dediği ülkünün benzeri değildir diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Yunus Emre bu milletin, Anadolu halkının hem gerçeğini hem ülküsünü kendi çağının en atılgan, en savaşgan diliyle söylemiştir. Onun dost kavramında yalnız tasavvufun mutlak güzelliğini, soyut sevgilisini değil halkın bütün özlemlerini bulur gibi oluruz. Dost deyince bir İranlının aklına neler gelir bilmem, ama biz Anadolu Türkleri dost deyince derinden duygulanır, küçük kaygıların, çıkarların üstünde, uğruna can feda edilen, insanın en temiz yanını, insanlığın özünü yansıtan bir varlık düşünürüz. Dosta inanır, dosta güvenir, dosta açılır insan. Tanrının insanlığı, insanın tanrılığı gibi bir şeydir dost. Dost dünyanın tadı, yüreğin göz bebeğidir. Dost hem içinde, hem dışındadır insanın, hem çok uzaklarda hem yanı başımızdadır.
Osmanlı devrinde yaşamış arif ve meşhur şair Yusuf Nâbî (rah.), 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile Hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber'i (s.a.v) ziyaret aşkı Nâbî'yi iyice sardı. Öyle ki vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı
Dostumuzla beraber yaralanır kanarız
Her nefeste aşk ile Yaradan'ı anarız
Erenler meydanına vahdet ile gir de gör
Kırk budaklı şamdanda, kırkımız bir yanarız.
Eğer hakka talipsen, her an ona doğru ak
Kainat kitabına, irfan gözü ile bak.
Yolumuzun esası, çalışmaya bağlıdır.
Ayağa kalkacaksan, bari hizmet için kalk.
Malım, mülküm, servetim, hepsi evde kaldı
Oğlum, kızım, akrabam, geçtiğim yolda kaldı
Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı
Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.