12. ayet, Müslümanların, bir Müslümana karşı üretilen bir şayiaya karşı göstermesi gereken tavrın temel ilkesini veriyor: Hüsn-ü zan Özellikle Müslümanların liderine (lider kadrosuna) yönelik bir manipülasyonun yıkıcı etkileri olabilir. Böyle bir durumda müslümanların tereddütsüz tavrı: "Bu apaçık bir iftiradır." şeklinde olmalıdır. Burada müslümana karşı hüsn-ü zan, kaynağı şüpheli manipülasyona karşı ise sui-zanla hareket etmek esastır.
Sayfa 238
Bu ise Velid'in, halkın algısını yönetme becerisine bağlıydı. Bu yüzden hemen tepki vermedi. Duygusal davranmadı. Önce inceden inceye düşündü, ölçtü, biçti, tarttı. Ayetler, Velid'in bu esnadaki psikolojik ve zihinsel dünyasını yansıtan halini ayrıntılı olarak sunuyor. Muhtemelen Velid'in zihninden şunlar geçiyordu: "Öyle bir şey söylemeliyim ki, hem halkın aklına yatsın, hem de Muhammed'in sözlerinin ilahi bir söz olarak algılanmasını engellesin." Velid, kolaya kaçıp, "Bunlar deli saçması sözlerdir." dememişti. Çünkü Hz. Muhammed'in deli olmadığı açıktı. Böyle bir suçlama halk üzerinde etkili olmazdı. Hz. Muhammed'in kişiliğine saldırıp, onu ihtirasla, menfaatle filan da suçlaması uygun değildi. Bu da tutmazdı. Çünkü o güne kadar Hz. Muhammed'i tanıyan herkes, onun el-emin olduğunu biliyordu. Velid, ölçüp biçmesinin sonucunda halkın üzerinde etkili olacağını düşündüğü argümanı buldu: "Bu eskiden beri bilinen bir sihirdir; insan işidir."
Sayfa 229
Reklam
Eşcinselliğin tek başına bir topluma yerleşebilmesi mümkün görünmemektedir. Bu sebeple eşcinselliği dünya çapında örgütleyen algı yönetmenleri ve manipülatörler, eşcinselliği “haklı/kabul gören bir davanın içine yerleştirilerek topluma taşımayı düşünmektedir.
Sayfa 214
Sözleşmenin altında imzası bulunan Ahmet Davutoğlu Dış İşleri Bakanlığı'nın sitesinde yayınlanan haberde şunları söylemiştir: Benim onurla imzaladığım, belki de Dış İşleri Bakanlığı'nda en fazla gurur duyduğum olay, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemini Türkiye adına üstlendiğimde, Bakanlar Komitesine ilk yaptığım teklif; daha sonra İstanbul Sözleşmesi olarak anılacak olan kadınlara karşı şiddet ve aile içi şiddete karşı uluslararası sözleşmeyi hazırlamamız oldu. Bu sözleşmeyi genel başkanlığımız zamanında İstanbul'da imzaladık ve bu Istanbul Sözleşmesi olarak biliniyor. Ve bu sözleşmenin ilk imzasını ben attım...115 Davutoğlu'nun konuşmasından öyle anlaşılıyor ki, Dış İşleri bürokrasisisi "cinsel yönelim" kavramının ne anlama geldiği hak- kında ve sözleşmenin muhtevasına ilişkin Davutoğlu'nu bilgilendirmemiştir. Aksi halde ne Türkiye halkına ne de kendi tabanına açıklanması mümkün olmayan bu sözleşmenin böylesi bir "gururla" savunuluyor olması nasıl anlaşılabilir?
Sayfa 212
Güneşi gördüm filmine dair
Eşcinsel bir karakterin "Kürt sorunu" temalı bir film içine yerleş- tirilmesi "eşcinsellik doğuştan gelir" mesajını vermek için kullanılan bir algı yönetimi tekniği olarak görünmektedir. Film, "Böylesine erkek egemen bir çevrede, bir erkek eşcinsel/travesti oluyorsa bu çevresel etkenlerle değil, ancak genetik etkenlerle açıklanabilir. alt metniyle seyirciye sunulmaktadır. Filmin sonunda senaristin Kadri için yazdığı (ağabeyi tarafından vurulmadan önce) "Allah beni böyle yaratmış!" repliği film boyunca devam eden alt metnin seyirci tarafından daha net anlaşılmasını amaçlamaktadır.
Sayfa 198
Reklam
Gençler sosyal medyada 5 satırlık paylaşımları uzun buluyor. Daha kısa yazılmasını istiyorlar. Hatta kelimeleri bile tam yazmak zor geliyor. "Ok. tm. by" gibi ifadeler bile giderek yerini facebook figürlerine bırakıyor. Yazının geleceği, bugün bilim adamları tarafından tartışılmaya başlandı bile. Bazen sınıflarda ya da seminerlerde "Arkadaşlar bir gün her şey serce parmağınızdaki tırnağın dörtte biri büyüklüğündeki bir çipe yüklenebilecek. Bu çipler beyninize entegre edilebilecek ve artık düşünmek zorunda kalmayacaksınız. Sizce bu olamaz mı?" dediğimde, pek çok kişinin bunun bir gün olabileceğine inandığını görüyorum. Artık düşünmeye ihtiyacımızın kalmadığına/kalmayacağına inanan bir kuşak geliyor.
Sayfa 293
AIDS hastalığının ilk kez duyulduğu yıllarda tıp camiası bu yeni hastalığa GRID (Gay Related Immun Disorder) yani Eşcinsellikle İlişkili Bağışılık Sistemi Bozukluğu adını vermişlerdi. Fakat daha sonraları eşcinsellik yanlısı lobilerin baskısı sonucu hastalığın ismi AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Sistemi Bozukluğu) olarak değiştirilmişti.
Sayfa 194
Bazen seminerlerde dinleyicilere bir kâğıt vererek, onlardan şeytanın resmini çizmelerini istiyorum. Neredeyse herkes şeytanı, üçgen kuyruklu, kazma dişli, boynuzlu iğrenç bir varlık olarak çiziyor. Resimleri inceledikten sonra şöyle diyorum: Şeytan bu çizdiğiniz gibi size gelse, sizi kandırabilir mi? Şeytan o kadar akılsız mı? Emin olun ki, en güzel maskelerini takarak gelecektir. En güzel kokularını sürerek, sizin hoşlanacağınız en güzel sözlerle size yaklaşacaktır. Şeytan kişiye özel fısıldar. Yaklaşacağı düşmanın kişilik analizini yaptıktan sonra ona en mantıklı gelecek, onu nefsine hoş gelecek sözlerle onu kandırmaya çalışır. Şeytanın "iğrenç bir varlık görüntüsünde hayal edilmesi" uğradığımız manipülasyonlardan biridir. Bir diğer manipülasyon da kişinin, doğru yolda olduğunu düşünerek bu düşmanla karşılaşmayacağını zannetmesidir. Düşmanımız yokmuş gibi yaşamak önemli bir algı operasyonudur.
Sayfa 288
İslâm namazı dinin direği; Kâbe'ye yönelmeyi ise namazın farzı olarak tayin etmiştir. İslâm günde beş vakit Müslümanların Kâbe'ye yönelmesini emretmektedir. Bu, yaptığımız şeyi (namaz, oruç ya da başka herhangi bir ibadet ya da iş) hangi istimakette/ yönde yaptığımızın önemli olduğunu göstermektedir. Kâbe'ye yönelmeden kılınan namaz nasıl ki geçersiz, olacaksa, yönünü doğru tayin etmemiş adımlar da, samimiyetle atılmış olsa da, bizi hiç ummadığımız bir yere çıkaracaktır.
Sayfa 287
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.