Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir…
Üstad'ın Rüyası...
Rüyasında kıyamet kopmuş, dünya yeniden diriltilmiştir. Genç Said, bu esnada Hazreti Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) nasıl görebileceğini düşünmektedir. Sonunda sırat köprüsünün başında aklından şöyle geçirir: "Herkes oradan geçer, ben de orada beklerim." Sırat köprüsünün başında beklemeye başlar. Orada bütün peygamberlerle karşılaşır ve hepsinin ellerini öper. Sonunda Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) gelir. Genç Said, O'nun da elini öper ve O'ndan ilim talep eder. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): Ümmetimden sual sormamak şartıyla sana Kur'ân'ın ilmi verilecektir, der. Genç Said, rüyadan büyük bir heyecanla uyanır. Bütün hayatı boyunca Hazreti Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ikazına uyar ve herkesin sorusunu cevaplarken kimseye soru sormaz. Rüya, onun içinde ilim öğrenmeye karşı olan aşkı daha da artırır.
Reklam
Allah, İsmail’in topuğunun olduğu yerden bir su kaynağı fışkırttı. Bundan sonra vadi, suyunun bolluğu ve güzelliği nedeniyle kervanların konak yeri oldu ve kaynak 'Zemzem' adını aldı.
"O Peygamber, ben Karani..
Yılmaz, ilerleyen günlerde Sevgi S.'ye "ölümden sonra ruhun bir başka bedene geçip yaşaması" diye bilinen reenkarnasyona inandığından bahsetti. Reenkarnasyonun Allah'ın "Adil" isminin yansıması olduğunu ileri sürerek, "Herkes aynı hayatı yaşamıyor. Birden çok kere dünyaya gelip farklı hayatlar yaşanarak, Allah'ın adaleti sağlanıyor," dedi. Yılmaz, bu yolda yalnız değildi. "Efendimiz," diye andığı, Fatih Kızılarslan adlı dini bir lideri vardı. Güya Kızılarslan, Hazreti Muhammed'in, kendisi de Veysel Karani'nin ruhunu taşıyordu. Sevgi S.'ye, "Senin ruhun da geçmişte başkalarına aitti," dedi. Sevgi S. etkilendikçe, Yılmaz'ın para istekleri arttı: Benden para istenen ilk dönemde sık sık uykum geliyordu. Gün içinde aniden uyku hissi oluşuyordu. Yılmaz'a bahsettiğimde, ruhum üzerinde uyku halindeyken çalışıldığını söyledi. Param bittiğinde, borç istemem için beni ikna ediyordu. Para verenlerin Allah'ın yardımına hak kazanacağını söylüyordu.
Sayfa 25 - İletişim Yayıncılık - Ağustos 2019Kitabı okudu
Hacer, Sâre’nin kızgınlığından kaçtı ve üzüntü içinde Allah’a yalvardı. Allah ona melek’le bir vahiy gönderdi: “Senin soyunu o kadar çoğaltacağım ki onu saymak mümkün olmayacak.” Melek ona şunları söyledi: “İşte, bir çocuğun olacak, bir erkek çocuğu dünyaya getireceksin ve adını İsmail koyacaksın; çünkü Allah senin kederini işitti.”
''Allah'ın kulları arasında bir kul var ki, Allah onu bu dünya ile kendisini seçme konusunda serbest bıraktı.O kul da Allah'ı seçti''dedi. Peygamber (s.a.v) bunları söylediğinde Ebû Bekir ağlamaya başladı;çünkü Peygamber (s.a.v)'in kendisinden bahsettiğini ve seçiminin kaçınılmaz ölüm olduğunu biliyordu.
Sayfa 489Kitabı okudu
Reklam
Peygamber (s.a.v) ''Ay ve güneş Allah'ın işaret ayetlerindendir.onların ışığı hiçbir insanın ölümü için kesilmez.onların tutulduğunu görürseniz, aydınlanıncaya kadar dua edin .''dedi.
Sayfa 470Kitabı okudu
“Sana yalancı diyecekler, kötü davranacaklar, sana savaş açacaklar ve seni kovacaklar; ben o günleri görürsem Allah için sana yardım edeceğim.” Ona doğru eğildi ve alnından öptü. Peygamber daha sonra evine döndü.
Sayfa 68 - insan yayınlarıKitabı okudu
İşte, Allah'tan başka her şey boştur.
Sayfa 137
Çünkü bir asırda muteber ve meşhur olan her ne ise; o asırda gönderilen peygamberin mucizeleri ona göre olurdu. Mesela Hazreti Musa (a.s) asrında sihirbazlık pek şöhret bulduğundan, Cenab-ı Hakk ona asasının ejder olarak sihirbazlara üstün geleceği mucizeler verdi. Hazreti İsa (a.s.) asrında da Hikmet pek ileri olduğundan Cenab-ı Hakk onu âmâların gözlerini açmak ve ölüleri diriltmek gibi tabiblerin yapamayacağı mucizelerle gönderdi. Hatemül Enbiya Muhammed Mustafa hazretlerinin asrında ise, şiir ve inşâ pek ziyade ilerlemişti. Arapların gerek medenileri ve gerek bedevileri arasında fesahat ve belâgat, insanın kıymet ve üstünlüğünü belirleyen bir ölçü olmuştu... Bu sebepten Fahr-i Alem hazretlerine belâgatın en üst mertebesinde olan bir kitab-ı Kerim nazil oldu. Onun mislini getirmekten ve hiç olmazsa bir suresine nazire (benzer söz) söylemekten bütün fasih ve beliğ bilinen kimseler aciz kaldı. Halbuki sure sure ve ayet ayet nazil oldukça Resul-i Ekrem onu ümmetine okurdu ve buna nazire söyleyemezsiniz diye bütün füsaha ve büleğaya (fasih ve beliğ zatlara) meydan okurdu. Nitekim ayeti celilede mealen: “Bu Kuran’ın mislini vücuda getirmek üzere ins ü cin bir yere gelseler, birbirlerine yardımcı olsalar dahi onun mislini vücuda getiremezler.(İsra,88)” diye buyruldu. İnkar eden ve düşman olan bunca fesahat ve belagat sahipleri içinde bir şahıs yahud bir topluluk çıkıp da onun bir kısa suresinin bile benzerini söyleyemedi.
Sayfa 68
441 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.