Affet... Verdiklerinin asıl sahibi olduğunu... Kul olduğumuzu unuttuk. Birbirimizin ayıbını araştırmak, kendimizi şehri tepeden seyredenlerden saymakla meşguldük. Uyuduk... Affet. Suçluyduk; çünkü unuttuk. Yardım seslerini, el uzatmayı, sevdiklerimizden vermeyi, kendimiz için istediklerimizi başkası için de istemeyi... Ve şimdi, boşa harcadıklarımızı ve kâle almadığımız vicdanımızı yüklenip geldik karşına. Yetinmeyi ve yardım etmeyi bilen kutlu insanların parlak yürekleri hatırına, pişmanlığımıza şahit olarak.
Affet...
Affet...
Affet...
Rasûlullâh sav.
“Kişi zâlim de olsa, mazlum da olsa din kardeşine yardım etsin. Eğer kardeşi zâlimse, onu engellesin. Çünkü zâlimi yaptığı işten döndürmek ona yapılacak bir yardımdır. Eğer mazlum ise ona yardım etsin!”
Müslim, Birr, 62
Unutulmamalıdır ki, korku, baskı ve tahakkümün hâkim olduğu eğitim sistemi etkili ve kalıcı olamaz. Çocuk korktuğu, çekindiği kişileri değil, sevip saydığı kişileri daima kendine örnek alır. Korktuklarından değil sevdiklerinden huy kapar. Bu durum, bireyin sağlıklı gelişip güçlü olabilmesi için eğitimin sevgiyi konu edinmesi gerektiğini gösterdiği kadar, yapılacak eğitimin sevgi eksenli olmasının kaçınılmazlığını da gözler önüne sermektedir. Kısacası, sevgi yaşanarak öğrenilir ve ancak sevginin ve özgürlüğün bulunduğu ortamlarda kazanılabilir.
"Andolsun,size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir."(Tevbe,128)