"Tanrının yarattığı binlerce, milyonlarca Madam Bovary var, ama onların arasında yalnızca Flaubert'in yazdığı unutulmaz oldu. Tanrının yarattığı Lady Chatterley'lerin arasından Lawrence'ın yazdığı lady kadar unutulmaz olanı çıktı mı?
Tanrının rahatlıkla unutulabilen "gerçeklerinden" biz unutulmaz "gerçekdışılar" yaratabiliyoruz.
Tanrı da unutulmazlar yaratıyor ama.
Bizim Hamlet'lerimize, Macbeth'lerimize, Bovary'lerimize, Karenina'larımıza, Prens Mişkin'lerimize, Eugenie Grandet'lerimize karşılık tanrının da Shakespear'leri, Tolstoy'ları, Dostoyevski'leri, Balzac'ları var."
Eczacı '' Benim bir dinim var dedi '' '' Kendi dinim ; hatta onların bütün gülünç , sahte törenlerine , hokkabazlıklarına karşılık , hepsinden çok dindarım ben ! Tanrıya taparım ben ! Bu tanrı ne olursa olsun hiç önemi yok. Yurttaşlık , aile başkanlığı görevlerimizi yerine getirmek için bizi yeryüzüne yerleştiren yüce varlığa , yaradana inanıyorum. Kiliseye gitmeye , gümüş kapları öpmeye , bizden daha iyi beslenen bir yığın maskarayı semirtmeye hiç ihtiyacım yok ! Çünkü Tanrı'ya pekala bir ormanda , bir tarlada ya da eski insanlar gibi yalnız gökkubbeyi hayranlıkla seyrederek ibadet edilebilir. Benim Tanrım Sokrates'in , Franklin'in , Voltaire'nin , Beranger'in Tanrısıdır. ( Son cümle ''Savoie'li Rahibin İnanç Yolu''ndan )
''Yüreğinin derinliklerinde ,beklediği bir olay vardı.Okyanusun ortasında kalmış ve kendisini yalnız hisseden gemiciler gibi,ufkun karanlığında uzaklardaki beyaz bir yelkenliyi araştırıyor,gözlerini umutsuz ve üzgün bir biçimde dolaştırıyordu.''
''Bazen kafanızda belli belirsiz bir düşünce ya da silik ve karanlık bir hayal belirir.Bir de bakarsınız ki ,elinizdeki kitapta bütün bunlar en ince ayrıntısına kadar anlatılmıştır.''
''Söylediğine bakılırsa hastalığı ,başının içinde bulunan ,ne doktorların ne de rahibin hiçbir çare bulamayacağı sis gibi bir şeymiş.Ağırlaştığında tek başına,deniz kıyısına giderdi.''
''Görev, yüce olanı duymak,güzel olanı yürekten sevmektir; bize zorla kabul ettiği iğrençliklerle ,toplumun bütün koşullarını ,tüm göreneklerini benimsemek değildir.''
Benim bir dinim var. Kendi dinim; hatta,onların bütün gülünç, sahte törenlerine, hokkabazlıklarına karşılık, hepsinden daha çok dindarım ben! Tanrı'ya taparım ben. Bu tanrı ne olursa olsun, hiç önemi yok. Yurttaşlık, aile başkanı görevlerimizi yerine getirmek için bizi yeryüzüne yerleştiren yüce varlığa, yaradana inanıyorum. Kiliseye gitmeye, gümüş kapıları öpmeye, bizden daha iyi beslenen bir yığın maskarayı kendi cebimden semirtmeye hiç ihtiyacım yok. Çünkü Tanrı'ya pekala bir ormanda,bir tarlada ya da eski insanlar gibi yalnız gökkubbeyi hayranlıkla seyrederek ibadet edilebilir.