Dışarıda öfkeli bir fırtına var. Çığlık atarak etraflarında dolanıyor, çadırı yıkacakmış gibi sarsıyor. Her hamlede metal iskelet iyice bükülüyormuş gibi görünüyor ve yüksek sesle inleyerek titriyor. Misafirler korkuyla sinmiş durumda. Bezden kapılar bağlarından kurtulmuş, çadırın girişinde çırpınıp duruyor. Girişi aydınlatan parafinli meşalelerin alevleri kıs kıs gülüyor. Bu fırtına sanki şahsi bir saldırı. Sanki tüm gazabını onlara saklamış.
Diplomasi Oyunu
Oynanan oyunun adı diplomasiydi. Türkiye'nin tek kurtuluş yolu, varlığının diğerlerinin varlığı için önemli olduğunu kanıtlamaktı.
Sayfa 140
Reklam
Son
Tarih bunu sürekli yapıyordu, önce her şeyin sonu gelmiş gibi gösterip, sonra yeni bir hayatın kapısını açıyordu insanlara... BİTTİ
Sayfa 250Kitabı okudu
Türkiye imar faaliyetleri için önemli ölçüde kredi bulabilmişti. Japon bankalarının ilgisi özellikle dikkat çekiciydi. Türkiye'nin politik olarak gücünü artırdığını fark ettikleri için Türkiye'ye yatırım yapmaya devam ediyorlardı. Böylesine büyük bir felaketten bile güçlenerek çıkabilmiş bir Türkiye, para kazanmak isteyenler için bulunmaz fırsattı.
Sayfa 249Kitabı okudu
28 Ekim 2007 İstanbul Mühendis Serhan, yerdeki toprak tepeciğin üzerinde oturup kaldı. Önündeki manzara, hiç de aylar önce aynı noktaya geldiğinde gördüğü manzara değildi. Karşısında Boğaz Köprüsü duruyordu. Daha doğrusu Boğaz Köprüsü'nün yıkılmış hali. Görüntüsü korkunçtu. Tam ortasında koca bir boşluk köprünün tamamen yıkılması gerekiyordu. Yıkım işlemini, Japon mühendislerle beraber gerçekleştireceklerdi.
Sayfa 248Kitabı okudu
Abdullah Gül ve bürokratlar havaalanında Türk elçisi tarafından karşılandı. Mert, alanın uzak bir köşesinde makineli tüfeği otomobilinin içerisinde bekliyordu. O uçak havalanıp da görev sona erene kadar oradan ayrılmayacaktı. Selçuk ve diğer Türkler Amerikalı yetkililerin korumasında yolcu uçağına doğru yaklaştılar. Herkesin çok heyecanlı olduğu görülebiliyordu. Büyük bir felaket atlatılmıştı.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Kartal ya kartal
Mert de Selçuk'u gördü. Aslanım, diye geçirdi içinden. Az önce saldırdığı yere baktı. Gerçekten de fazla bir şey kalmamıştı geriye. Hareket eden kimse görünmüyordu. Bilimsel Araştırma Merkezi'ne çevirdi helikopteri veroketleri ardı ardına yollamaya başladı. Patlamalar, hepsinin yere yatmasına neden oldu.
Sayfa 244Kitabı okudu
Selçuk, silahı hazırladı. Adamlar tam onların yanından geçerken birden dönüp oyuğun içine baktı. Herkes şaşırdı, yüz yüze gelmişlerdi. Adamlar bunu beklemedikleri için birden korkup irkildi ve sendelediler. Selçuk adamlann sersemlemesinden yararlanıp her iki adamı da kafalarından vurdu.
Sayfa 238Kitabı okudu
Abdullah Gül bir numara çevirip telefonu kulağına götürdü. Bir süre bekledi. Telefon açılınca yüzü aydınlandı ve gülümsedi. "Başbakanım, selamlar..." Karşısındaki kişinin Tayyip Erdoğan olduğunu anladılar o zaman. Kulak kabarttılar. "Başbakanım, evet, iyiyiz hepimiz. Bizi garip bir yere kapatmışlardı. Teksas'ta bir yer. Yerini tam bilemiyoruz ama araştırma merkezi gibi." "İyiyiz efendim. Yalnız fazla zamanımız yok. Bizi arıyorlar."
Sayfa 233Kitabı okudu
Selçuk odayı terk etti. Bir anda dumanların arasında kaybolmuştu. Bir kapının kırılma sesini duydu Gül. Sonra boğuşmalar. Ve bir silahın patlama sesi. Ne olduğunu anlayamadı. Kimin vurulduğunu bilmiyordu. Ancak bir dakika sonra Selçuk, peşinde diğer bürokratlarla dumanların arasından çıkmıştı. Birisinin kolu kanıyordu. Mermi onu sıyırmış olmalıydı ama silahı Selçuk aldığına göre silahın sahibinin artık bir sorun yaratma ihtimali kalmamıştı.
Sayfa 231Kitabı okudu
541 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.